Hatay Mahalli Haber
MENÜ
Tamer Yazar
Tamer Yazar
yazar5@hotmail.com
Paylaş Paylaş Paylaş Yazı 158 defa okundu.

Londra ve İstanbul Bir AŞK ve SANAT hikayesi

Köşkten gecekonduya, asilzadelikten garibanlığa düşme pahasına vazgeçilmemiş bir sevda ve ölümsüz bir aşkın güzel çocukları…

Müşfik ve Yıldız Kenter…

Bugün, Müşfik ve Yıldız Kenter’e dair olsun bu sayfa… Onlara dair yaşamın çok bilinmeyenleri olsun… SANAT kelimesine anlam katanların tek tek göçüp gittiği hayatlarımızın yalnızlığına dair olsun… Bugünün sanatçı (!) kalabalığından (!) damlayanlara KAPAK olsun…

Evet…

Kelimeler, Çağrı Gırlangıç’ın kaleminden…

*

…Ahmet Naci Bey ve Olga Cynthia…

Ahmet Naci, varlıklı ve soylu bir ailenin köşklerde büyümüş, iyi eğitilmiş gözde çocuğudur. Ailesi, Ahmet Naci’yi, en iyi eğitimi alabilmesi için İskoçya’nın Glasgow şehrine gönderir. Eğitimini tamamlayıp ülkesine dönmeye hazırlanırken, Londra’da bulunduğu sırada bir davete katılır. Güzel bir kadınla tanışır. İsmi Olga’dır. Ertesi gün de görüşürler. Kısa sürede birbirlerine delice aşık olurlar.

…Olga Hanım…

Geri dönmek zorunda olan Ahmet Naci, hayatının aşkını kaybetmek istememektedir. Bu yüzden, ani olmasına rağmen, Olga’ya evlenme teklif eder. Olga çok mutlu olur, ama birlikte olmalarına engel olduğunu düşündüğü bir sorunu vardır; oğlu…

Gezici tiyatroları olan bir anne babanın kızı olan Olga, ilk önce babasının ölümü ile sarsılmış, ardından da annesi tarafından terk edilmiştir. Talihsizlikler silsilesi; büyükannesi tarafından çocuk yaşta evlendirilmesi, eşinin savaşa gidip ölmesi ve henüz 16 yaşında hamile bir dul olarak kalması ile devam etmiştir.

…İngiliz işgalindeki İstanbul’a…

Olga, yaşadıklarını Ahmet Naci’ye anlatır. Ahmet Naci, Olga’ya, oğlunu çocuğu olarak kabul edeceğini söyler ve onları alıp İngiliz işgali altındaki şehrine, İstanbul’a döner.

Aşkın peşinden gelip, güzelliğinden büyülendiği İstanbul’da da Olga’nın talihsizliği bitmez. Ahmet Naci’nin ailesince hoş karşılanmaz. Çünkü İngiliz’dir, Müslüman değildir ve bir de çocuğu vardır. Ancak Olga pes etmez. Aşkı uğruna Müslüman olur, Nadide adını alır.

Kurtuluş ve cumhuriyetin kurulmasının ardından, eğitimli ve parlak bir genç olan hariciyeci Ahmet Naci, İsmet İnönü‘nün gözdelerinden oluyor. Ancak yeni kanunlar gereği, hariciyecilerin eşlerinin yabancı olamaması, hayatlarında bir dönüm noktası oluyor.

İşini kaybetmemesi için, kendisine, eşinden boşanıp birlikte yaşaması önerilir. Ahmet Naci ise, kendisi için onca fedakarlık yapmış aşkı uğruna, parlak kariyer fırsatını elinin tersiyle geri çevirip istifa eder. Birkaç iş yapmayı denese de, başarısız olur.

…Ne varsa, satmak zorunda kalırlar…

Sonunda, köşkleri de ellerinden gider. Oradan oraya derken, gecekonduya kadar düşerler. Fakirlik, iliklerine kadar işler. Ancak aşk uğruna vatanını, dinini, ismini terk etmiş bir kadın ve yine aşk uğruna, asaleti ve kariyeri hiçe saymış bir adam için fakirlik de mutluluğa engel olamaz.

Çocukların tasası yetmezmiş gibi, bir de Ahmet Naci’nin içki problemi eklenir Nadide’nin dertlerine. Ahmet Naci, içtiğinde kendisini kaybetmektedir. Yine de dimdik durdur Nadide. O haldeyken bile, çocuklarını alıp İngiltere’ye dönmesi için yapılan cazip teklifi reddeder. Çünkü bu aşk, çok fırtına görmüş, çok yara almış ve fakat yıkılmamıştır.

Önce Ahmet Naci ölür, sonra da Nadide.

Ölürler ölmesine ama…

Geride, işlerini büyük aşkla yapan iki ölümsüz eser bırakırlar…

Müşfik Kenter ve Yıldız Kenter…

*

Hep özlenecekler…

Hep hatırlanacaklar…

Ve asla unutulmayacaklar…