KÜÇÜK AMERİKA OLAMADIK KÜÇÜK WASHINGTON YOLUNDAYIZ
Yaşananların sırasıyla ilerleyelim…
Reyhanlı, 52 Ölü…
Suruç, 33 Ölü…
Ankara, 102 Ölü…
İstanbul, 10 Ölü…
Ankara, 29 Ölü…
Ankara, 35 Ölü…
İstanbul, 4 Ölü…
Listeye almayı unuttuklarımız var mı, emin değilim, ama omuzlarımıza aldığımız tabutların yüküne şu ana kadar tek bir İSTİFA bile ekleyemeyen İçişlerinden ya da İstihbarattan sorumlu olanlar, bence artık AYAĞA kalksınlar ve sessizce makamlarını terk etsinler !
Çünkü Ankara’da oturup da TERÖRÜ KINIYORUM demekle olmuyor, ki olmamalı da, çünkü onu deme hakkına BEN sahibim, ama SEN, engellemekle yükümlüsün, olduktan sonra VAHLANMAK ile değil…
Aslında haksızlık etmeyelim…
Ankara da boş oturmuyor !
Hatta yeni planları var...
Yeni bir YASA belki…
Ve yeni bir TANIM…
Peki, Ankara’dan bizlere yansıyan son cümle mi ?
“Terör ve teröristin tanımlaması yeniden yapılmalı”
Anlaşılan, MAKUL ŞÜPHELİ durumu yaratmak yetmemiş…
Peki, ne olacak, makul şüphelere daha neler eklenecek ?
Tam da bu noktada Washington’a geçelim, Beyaz Saray’ın 11 Eylül saldırıları sonrası haline, değişenlere, öfkelerin nasıl şekillendirildiğine, özgürlüklerin nasıl olup da askıya alınabildiğine ve herkesin korkup geri çekildiği o döneme eklenenlere…
Zira Ankara’nın hazırlıkları biraz buna benziyor, ki o yüzden de Cemal Tunçdemir’in “Bir Ulusal Güvenlik Yasa Paketi: Patriot Act” adlı yazısından biraz alıntı yapalım…
“Dönemin ABD Başkanı George W. Bush, 11 Eylül 2001’deki terör saldırısının ardından ilk açıklamasında, ‘Bu saldırı, ülkemizin demokratik sisteminedir. Demokrasimizden nefret ediyorlar. Sistemimizi değiştirebileceklerini sanıyorlarsa yanılıyorlar’ dedi. O günlerde ağzını açan her yetkili, sürekli olarak ‘Amerikan demokrasisini yıkmaya çalışan iç ve dış düşmanlardan’ bahsediyordu. Ancak bu söylemlere rağmen, ABD’de olağan bir dönemde asla söz konusu olamayacak birçok anti-demokratik düzenleme, Amerikan demokrasisini işte bu iç ve düşmanlardan korumak gerekçesiyle art arda yapılmaya başlandı. Ve nihayetinde Amerikan demokrasisi, onu ‘düşmanlarından koruma mücadelesinde’ adeta tanınmaz hale geldi.”
Tanınmaz bir demokrasi hali… !
Sahi, bizlerin RUH HALİ de bu mu ?
Aslında biraz daha KÖTÜ durumdayız…
Hatta Cemal Tunçdemir’in dediği kadar…
“11 Eylül terör saldırılarının yarattığı psikolojik travma ortamında, yönetime en masum sorgulama bile ‘vatan hainliği’ , ‘teröristlerle işbirliği’ gibi kolayca yaftalanıyordu.”
Sahi, FARKLI mıyız, değiliz, hatta durum öyle bir noktaya geldi ki, artık konuşmaya bile korkuyoruz, ha bire kapatılan twitter ve facebook hesaplarımızda yazdıklarımızdan, eklediğimiz fotoğraflardan, siyasete dokunduran yorumlara EK yapmaktan…
Son bir yorum alalım mı ?
11 Eylül saldırılarının ardından, o dönem Florida’da yayınlanan Daytona Beach News-Journal Gazetesi’nin, “Ülke sevgisinin ve ülkeye sadakatin adeta bir sürü güdüsüne dönüştüğü” tespiti yapılan 2 Mart 2002 tarihli başyazısından…
Ama okurken KENDİMİZE de PAY çıkartalım…
Psikolojik travma ortamında yükseltilen yeni Washington’dan, PAY çıkartalım… !
“Yoksa Başkan Bush’un bu savaş psikolojisi kartını çok iyi oynayarak, büyük şirketlerin vergi kesintisini ‘ekonomik güvenlik’, yandaş silah üreticisi firmalara yeni silah ve güvenlik hizmeti ihaleleri vermeyi ‘iç güvenlik’, ülkenin en kıymetli doğal arazilerini petrol şirketlerine açmayı ‘enerji güvenliği’ olarak sunabilmesini başka nasıl açıklayabiliriz? Ya, 11 Eylül’den beri, adeta bir cunta yönetimi gibi, Nixonian bir şekilde, ülke güvenliği sırrı ARKASINA SAKLANARAK ve Kongre’yi devre dışı bırakıp ülkeyi BAŞKANLIK kararlarıyla yönetmeye yeltenebilmesini başka nasıl açıklayabiliriz?”.
Sahi, bizim de gittiğimiz NOKTA bu mu ?