Kendinize inanın O birgüne inanın
Denizin üstünde ala bulut
yüzünde gümüş gemi
içinde sarı balık
dibinde mavi yosun
kıyıda bir çıplak adam
durmuş düşünür.
Bulut mu olsam,
gemi mi yoksa?
Balık mı olsam,
yosun mu yoksa? ..
Ne o, ne o, ne o.
Deniz olunmalı, oğlum…
Bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla…
Ne güzel demiş Nazım Hikmet… Kıyıda duran bizi resmetmiş… Dalıp gittiğimiz hayallerimizi… O hayallerin dibe batan ağırlığında bizi daha da karanlığa çekenlere inat, umudumuzu… DENİZ’e yüklü özgürlüğümüzü… Bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla İNSAN olma hevesimizi… Her türlü etiketten uzak SEVME inadımızı… BİR GÜN diye başlayan hikâyelerimizi… Mutlu bitmesini istediğimiz sonlarımızı…
Yok…
Olamadık…
O ‘deniz’ henüz olamadık…
Bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla bir DENİZ olamadık…
Aslında BULUT da olamadık…
GEMİ de, BALIK da, YOSUN da…
Hiç biri olamadık…
Sahi, NE olduk ?
Biz, KİM olduk ?
Aslındao DENİZ olmaya çalışırken o kadar boğulduk ki, onca sorun yumağının içinde kaybolduk…
Merak ettim… ‘SORUN NE’ diye başlayan bir sorgunun altında sığdıramadığınız kadar uzun bir listeniz varsa eğer, NE yapardınız ?NASIL başlardınız ?Vazgeçer miydiniz ?Geçen gün bunu DÜŞÜNDÜM… Ardından yaşadığım şehri… Ülkeyi… Beni yönetenleri (!) … Parmaklarımızın arasından kayıp düşenlerin kalabalığında yaşamdan çok ölüme sahiplik yapan hallerimizi… Bize yaşamdan çok ÖLÜM vadeden, hatta o ölümü KUTSAYIP bize törenlerle sunanları… Değişen bizi… Tanınmaz hale gelen gerçeğimizi… Ve ruhlarımıza işleyen yalanlarımızı…
Düşündüm…
Ama çıkamadım…
İşin içinden çıkamadım…
Çıkmaya çalıştıkçaparçalandım…
Ardından topladım, parçaları topladım…
Ama eksik kalmışım, onu fark ettim…
Ve eksilmeye devam etmişim…
Gün gün, hafta hafta…
Yıl yıl…
Eksildiğimiz kısımlarımıza örnek mi ?
En çok da kadınlarımız… Onları ha bire örtmeye çalışmışız mesela…Kat kat kumaşların altına saklamaya çalışmışız… Saçlarını GÜNAH, bedenlerini ŞEYTAN bellemişiz… MASUM (!) erkeğin DİN iktidarındaki kölesi yapmışız… GÜNAH’ın kaynağı ilan edip her daim suçlamışız… Ona da bu ruh halinde nefes aldırtmışız… O yüzden de ÖRTEREK hak teslimi yapmışız… Örtülene daha çok HAK vereceğimizi anlatan örnekler biriktirmişiz… Yetmemiş, kaç çocuk doğuracağına dair kararı bile biz ERKEKLER vermişiz… Ve nasıl doğuracağına da… Ama aynı kadının çaresizliğine ekli şiddetinde yaşanan ERKEK günahına ÖRTÜSÜ kadar itibar etmemişiz… Etmemekle de kalmamış, MADAM GİBİ ÖLMENİN ne denli aşağılık bir SON olduğunun altını RESMİ bir dille çizivermişiz…
NE İSTEDİLER DE VERMEDİK diyerek işlenen bir SUÇU açık açık itiraf edenlerin, eldeki devleti ‘önünde SAYGIYLA ceket ilikledikleri’ SAHTE bir İMAM’aTESLİM edişini dinleyen ve izleyenler olarak, DENİZ olma umudumuzu kaybetmediğimizi HEPİMİZ adına söylesem, kızar mısınız ?
YANDAŞ olmadan İNSAN olma hevesimizi paylaşsam hatta…
O liste ne kadar uzun olursa olsun, UMUTLUYUZ desem hatta…
Ve ‘BİR GÜN’ diye başlayan hikâyelerimize ve mutlu bitmesini istediğimiz sonlarımıza inandığımı söylesem…
Siz de inanın !
O ‘birgün’e inanın…