Kendinde kaybolan herkes bilir Hiçbir şehir büyük değil insanın içi kadar
Bir sözle başladık…
Bir diğeri devam etsin,
Ve desin ki…
-
Gerçeği hep son anda kaçırıyoruz elimizden… Hep yakalamaya çalışıyoruz bir hayali, hayalleri… Yakalamaya çalışmakla geçiyor hayatımız... Az önce kalkan bir treni, içimizi serinletecek bir bakışı, bütün düğümlerimizi çözecek bir ifadeyi, şarkımızı tamamlayacak notayı, dönersek bizi doğru adrese götürecek olan sokağı…
-
Haksız mı ?
Geride kalan Cumartesi günü, 700. kez oturdukları Galatasaray Lisesi önündeki ufacık alanda yükselttikleri acıları ve aradıkları kayıpları için biber gazı eşliğinde gözaltına alınan Anneleri izlerken, bu ülkede kayıp listemizin sadece insanlarla sınırlı kalmadığına şahitlik ettik beraberce, ki kaybolanlarımız, eksilenlerimiz, parça parça rüzgara karışanlarımız çok daha fazlaymış, bunu öğrendik…
ANNE denen kutsalın her şartta sahiplendiği evladına olan sadakatine olan saygımızı kaybetmişiz, en çok da bunu…
Oysa ki hayat bu mu ?
-
Beni, bir cam kenarında bir yudum su bekleyen kurumuş çiçekler bile hüzünlendiriyor…
-
Demiş bir Yazar ve olması gereken hayatı özetlemiş…
Ama eklemiş de…
-
Ben sizin zalimliğinize direnemem…
-
Durum bu halde… Artık yaşananlara direnemiyoruz… Acıların ağıtında duranların düşürüldüğü halleri izlerken, NE DEĞİŞTİ diye sorsak da, cevap bulamıyoruz… Ama hatırlıyoruz… O yüzden hatırlananları bir kez daha hatırlatma zamanı !
2011 senesi…
Emine Erdoğan konuşmuş…
Eşi Başbakan Erdoğan’ın bir buluşması için konuşmuş…
Ve Cumartesi Annelerinin KAYIPLARI ve adalet için demiş ki…
“Tüm Cumartesi Anneleri’nin acısını ben de paylaştım, paylaşıyorum... Hiçbir insanın akıbeti bu olmamalıdır… Devletimizin en üst kademesi, Sayın Başbakan, bu konudaki duyarlılığını ortaya koymuş ve ilgili Bakanlara talimat vermiştir... Cumartesi Annelerimizin bu acılarını paylaştığımız için, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi diyoruz... Bundan sonra, başka Berfu Anneler olmasın... Tüm kayıp yakınlarına Allah’tan sabır diliyorum…”
Peki, bu açıklamaya neden olan Erdoğan ve Cumartesi Anneleri görüşmesi mi ?
Dolmabahçe'deki Çalışma Ofisi’nde gerçekleşen görüşmeye, kayıplardan Cemil Kırbayır’ın 103 yaşındaki annesi Berfo Kırbayır da katılmıştı... Yıllarca -Cemilim gelir- diyerek evinin kapılarını kilitlemeyen, "Beni çocuğumun kemiği bulunmadan defnetmeyin, mezara gömmeyin" diye de vasiyet eden Berfo Ana, bu görüşmeden tam 2 yıl sonra 2013'te yaşamını yitirmişti…
Ama en önemlisi de…
Tarihler 2018 Ağustos’unu gösterirken, İçişleri Bakanı, “Cumartesi Anneleri, 700. gösterilerini yapmak istediler, izin vermedik… Çünkü̈ artık bu İSTİSMARIN ve KANDIRMACANIN son bulmasını istedik” derken, 2011senesinde buna dair gerçekleşen bir görüşmede konuşan dönemin Başbakanı Erdoğan, Cumartesi Anneleri hakkında söylediği şeyin (Ne iş yaptıklarını bilmiyorum, Cumartesi Anneleri birileri tarafından kullanılıyor) yanlış anlaşıldığını, böyle bir şey söylemediğini açıklıyordu…
Yanlış mı hatırlıyoruz ?
Peki, NE DEĞİŞTİ, sorsak mı ?
Daha dün, 103 yaşındaki KAYIP annesi Berfo Kırbayır’a sahip çıkan DEVLET anlayışından, bugün, 23 yıllık KAYBININ (oğlunun) karanlığında tek derdi ACISINI HAYKIRMAK olan Emine Ocak’ı gözaltına alan DEVLET anlayışına nasıl oldu da taşındık, sorgulasak mı ?
Ya da sussak, en iyi yaptığımız şeyi yapıp, SUSSAK !