Kampanyalı ülkemin Kampanya sonu insanları
-
Bazen, bir yanlışınız bütün doğruları götürür, bazen de bir doğrunuzun bütün hatalarınızı örtmesini umarsınız…
-
Siz, hayat adına giriştiğiniz hesap kitap işleminde sonuca nasıl gidiyorsunuz bilmiyorum ama…
Ben tek bir şeye inanıyorum…
Hani dedikleri bir şeye…
-
Size verileni neye dönüştürürseniz, siz de ona dönüşürsünüz…
-
O yüzden, yaşadıklarımızdan çokça şikayet eden, ama eldekini değiştirmek için ayağa kalkmak yerine mucize beklentisinde sıkışanlar olarak, bugün biraz bu hallerimizi masaya yatıralım istiyorum ! En çok da… O mucize beklentisinde, hayatın akışı içinde kaybolup gidişlerimizi !
Evet…
Konumuz, kampanyalı hayatlarımız !
İtiraf edelim ki… Kampanyalı her şeyi çok seviyoruz ! O kısa süre içinde geçen her anı, o ana ekli heyecanı, yorgun koşuşturmacayı…
Haklısınız…
Durum hayli ilginç…
Buna dair hallerimiz de…
Peki, filmin sonu mu ?
Kampanya biter ve bizler eski hayatlarımıza geri döneriz… Bu hızlı dönüşümüz, eski hayatlarımıza dair MUTLU mesut hikayeye dair mi ? Sanmam… Sanırım AN’ı yaşamaya alıştık… Günleri hızlıca tüketişimiz de bundan…
Biri demiş ya…
-
Bazen bir söz yoktur…
O gün ne olduğunu özetleyecek zekice bir alıntı yoktur…
Bazen gün, sadece biter…
-
Bir dönem tanzim satış mağazaları ile yaşadığımız kampanyalı sürecimiz, bu örneklerin RAITING oranı en yüksek örneklerinden bir tanesi… Hatırladınız mı ? Çadırdan bozma manav dükkânları önünde, hele ki kış şartlarında, metrelerce uzayan kuyruğun sonunda bizi bekleyen BİRAZ DAHA UCUZ BİR HAYAT için bekleyişlerimizi…
Birden bire bitti o da…
Arayanlar oldu, soran da…
Ama çok da çabuk unutuldu…
Gerçek hayat, sanala galip geldi…
Ne sorgulandı, ne de…
Aslında finalimiz, bizleriz !
Asıl konumuz, trafiğimiz…
Hani YAYA öncelikli olanımız…
Antakya’da törenlerle başladığımız kampanyalı sürecimizi hatırladınız mı ? Arabaların durduğu, herkesin birbirine güler yüzle YOL verdiği günleri… Medeniyetler kentinin MEDENİ olmaya karar veren ölümlü bedenlerimizin son icraatını…
Sahi, buna dair balayımız kaç gün sürdü ?
Dürüstçe, gün saymadım… Ama balayımız bitmiş, bunu anlayan YAYA’lardan biriyim, ki araçların size yol vermesini beklediğiniz o kısa süreli SANAL gerçekliğin içindeki GÜVENLİ hallerimizi çok özledim desem… Yine de haksızlık etmeyelim… Kentin ana noktasında, hala BUYRUN GEÇİN diyenlerimiz YOK değil… Ama eldeki ÇÖLDE VAHA durumu susuzluğumuza çok da çare değil…
Niye hayata dair HİÇ BİR ŞEY YOKMUŞ, OLMUYORMUŞ gibiyiz, diye sorarken… Alex Andreyev'in “İnsanların gözlerini açması bazen çok acı verici olabilir” sözünü hatırlıyorum… Sanırım, ara ara hayatlarımıza dokunan sanal gerçeklikle mutlu olmaya alıştık… Hızlı geri dönüşlerimiz de bundan… NEREDE KALMIŞTIK deyip, olması gerekeni terk edişlerimiz de…
Üzücü mü ?
Korkutucu mu ?