Kafeste doğan kuşlar Uçmayı hastalık sanırmış
Konuşmayan, belki de konuşamayan ya da onca kontrol ve kaş-göz işareti altında konuşmaktan imtina edenlerin ülkesindeki SON durumumuz bu…
O yüzden haklı, Alejandro Jodorowsky…
Kanatları olanlarız…
Ama o kanatları unutanlarız…
Nasıl kullanıldığını en çok da…
Uçmayı (konuşmayı) unutmadık aslında… Unuttuğumuz şey, bir köşede biriken, birikmeye devam eden kelimelerimiz… Sonu ünlem ile biten şaşkınlıklarımız, korkularımız, hayretle bakan yüz ifadelerimiz, hüzünle gözleri yere düşmüş yaşamlarımız… En çok da, sonuna üç nokta ekleyip de yarım bıraktığımız yarınlarımız… Merak etsek de sonuna kadar gidemediklerimiz…
Geçen gün bir şey okudum…
Şöyle diyor orada…
-
Evimin cephesinde üç motto yazılı…
Hemen kapının üstünde Yunanca ‘gnosei seauton’
(nefsini bil, kendini tanı) yazıyor…
Bir diğeri:
‘memento mori’ (ölümü hatırla) diyor…
Diğeriyse, ‘quo vadis’ (nereye gidiyorsun?) diye soruyor…
Kuran’da da vardır ‘eyne tezhebune’ (Nereye gidiyorsunuz?) sorusu… ‘Durun, sakin olun, biraz nefeslenin’ anlamına gelen ilahi bir çağrıdır bu... Dindarlık, en özünde, ‘nereye gidiyorsunuz’ sorusunu sormaktan ibarettir... İktidarın, yani gücün kendisi ise bu sorudan pek hoşlanmaz…
-
Kanatlarımızı çırpma alışkanlığımızı bu yüzden mi yitirdik ? İktidarın, yani gücün kendisi bu sorudan pek hoşlanmıyor diye mi ? Güçlü bir bahane… Hatta adımları geri tutacak kadar güçlü… Peki, bugün Ankara’dan biraz uzak duralım mı ? Ama yaklaşan Mart 2019 seçimleri için biraz kendimize bakalım…
Ve kanat çırpalım…
Hem de en uzaklara doğru…
Bu kentin yarın beklentilerine doğru…
Eldekinden çok uzağa, iyisine, güzeline doğru…
Hiç merak etmiyor musunuz ? Antakya’dan Defne’ne, bu kadar ‘ADAYIM’ diyen var ama, NE DİYORLAR diye merak etmiyor musunuz ? Sloganlarından bahsetmiyorum ! Gerçekleri NE, tam da oradayım !
Sahi, GERÇEKLERİ ne ?
Niye mi soruyorum ?
Öncesinde ne kadar varlardı, bilmiyorum…
Ben hatırlamıyorum, hem de hiç birini…
Sizi bilmem ama… Mart 2019 başlığı ortaya çıkıncaya kadar hiç birinin ismini bu kentin SORUNLARI başlığında diğerlerinden bir adım önde görmedim ! Defne’de, kurumsal bir raporla HASTALIKLI (!) ilan edilen zeytinlik alanları SANAYİ SİTESİ için açanlara karşı konuşanlar arasında görmedim ! Defne Uğur Mumcu Alanı’nda çıkan tarihin binlerce yıllık geçmişi herkesten saklanırken, ‘BU GİZLİLİK NE’ diyenini görmedim ! Antakya evlerinin kaybolan kentsel silueti içinde uzanan dar sokakları arasına asfalt dökenlere karşı duranını görmedim ! UNESCO etiketli Gastronomi etkinliklerini trafiğin orta yerinde kaynayan tencerelerde markalaştıranlara ‘KARDEŞİM SİZ NE YAPIYORSUNUZ’ diyenini de… Altyapısı ile övünülen bir kentte, kentin üstünde nefes alıp vermeye çalışan koca bir KÖY-KENT yaratılırken, AYAĞA KALIP da söz alanını da… Taş ve ahşabın kentinde BETON denen şey krallığını ilan ederken, ‘KRAL ÇIPLAK’ diye haykıranı da…
ADAY olmak kolay değil…
O yüzden, gerçeğinizi anlatın bize, slogana batmış süslü cümlelerinizi değil… Ama en çok da; bu kentin tarihine, kültürüne, sanatına, toplumsal uyumuna, bir kenara itilmiş kentsel siluetine, kavgasız siyaset örneğine, balık pazarının olduğu meydandan indirilen BİZ’e dair ne yapacağınızı anlatın !
Korkmayın, KENDİNİZ olun !
Ondan sonra da OY isteyin !