Kadınlar laiklik istiyor Bir de şu Cami meselesi
Bir genç…
Bir intihar…
Cemaatler…
Yurtlar…
Ve…
Yasak…
Sustuk !
Tartışamadık !
Hiç konuşamadık !
Ne oldu, anlayamadık !
Sorularımız elde, cevaplar boşta !
Peki, cemaatler ve tarikatlar hakkında konuşmak neden bizleri bu kadar tedirgin ediyor ? Sağ siyasetin, bu alana dokunulmasını istememesinin sebepleri neler ? Burada biriken kalabalıkların, dünyadan kopuk, ama siyasetle de bir o kadar iç içe yapılanmalarının robot resmini çıkartmak niye bu kadar zor ? İçerideki kurallarıyla ayrı bir yaşam formu olan bu yapılar, devlet kontrolünün ne kadar uzağındalar, ne kadar yakınındalar ? Mensupları kimler ? Bilinen yüzlerin bu yapılarla ilişkisi ne düzeyde? İçinde oldukları toplumla uzlaşı konusunda ne durumdalar ?
Asıl olarak da…
Bunlarla birlikte, demokratik bir kültür inşa edemez miyiz ?
Aslında onlar da değişmiyor değil !!!
Kadını, burka denen mavi çarşaflar altına hapseden Afgan Taliban’ı düşünün ! 1994’te iktidara geldiklerinde, resim çektirmeyi bile yasaklamışlardı ama… Bugün en sevdikleri şey, ellerindeki akıllı telefonlarla çektikleri fotoğrafları, kendi sosyal medya hesapları üzerinden dünyaya servis etmek !
Ünlü Din Sosyoloğu Peter Berger’in dediği gibi sanırım; “Herhangi bir din veya bir dini kurum, kendini, toplumda tutunabilecek şekilde teşkilatlandırmak durumunda...”
Ve gelelim laikliğe…
Radikal (!) İslam’da dini şekillendiren erkeğin tasarrufunda bir hayat sürdüren kadınların aksine, Türkiye’de, Kul-Allah ilişkisine emanet edilmiş bir inanç tasarrufu var ! Bir kadın okuyucum, geçenlerde şunları dile getirmiş, CEMAATLER – İNTİHAR – DEVLET üçgeninde giderek daha fazla politize olan DİN konusunda;
“Bazen, laiklik deneni, biz kadınların daha fazla savunduğunu düşünüyorum… Aslında öyle ! Biz savunuyoruz ! Çünkü kaybedecek çok şeyimiz var ! Kaybedecek daha çok şeyimiz var ! Erkekler için ne değişecek ? Sakal ve bıyıkları uzar en fazla, belki kıyafetleri de değişir az biraz ! Ama ne hayattan koparlar, ne işten ! Kuralları onlar koyar ! Hatta İslam’ın kural koyucuları zannettiklerinden, kendilerini, kadınları her günahın merkezine yerleştirirler ! Bugünün Türkiye’sinde de bunu yapmıyorlar mı ? Aslında yapmaya çalışıyorlar ama…
Henüz yeterince cesur değiller !
Yoksa daha fazlası için hazırlar aslında !
Ama biz kadınlar, Cumhuriyet ile ne kazandık, biliyoruz… Laiklik, aslında kazandıklarımızın sigortası, en çok da bunu… Bugün, söylenen bir şarkı üzerinden DİL KOPARTMA işine girenlerin hedefinde de biz kadınlar var, bunu da…
Devletlerine din elbisesi giydirmiş Arap ülkelerine bakın ! Orada göremediğiniz şey, kadınlar ! Yoklar ! Eğer bu ülkeler, dünyanın en ideal hayat formunu, iddia ettikleri gibi yaratabilmiş olsalardı, yine benzer ülkelerden kaçan insanlar daha iyi bir yaşam için neden bu ideal hayat formunun dışına, en çok eleştirdikleri başka inançların coğrafyalarına kaçmaya, oralara sığınmaya çalışıyor, sorarım size !
Sahip olduklarımızın değerini bilelim, diye yazdım size… Bu tür konuları konuşmaktan korkanlara inat, belki paylaşırsınız diye…”
Haklı, korkuyoruz !
Mesela, Antakya’nın eski stadı yerine yapılacağı söylenen Millet Bahçesi içerisine neden bir cami ve kültür merkezi yapıldığını konuşamıyoruz ! O bahçe planının hemen yanı başında zaten bir cami var, ki o zaman diğerine niye ihtiyaç var, soramıyoruz! Bu tür açık alanların depremsel aciliyetinde duran bir şehirsek eğer, var olana neden bu beton dökme inadımız, sorgulayamıyoruz !
Düşünün…
Korkmayın…