Kadınlar devam etsin Hayatı Ankaradakilere anlatsın
Türk-İş Açlık ve Yoksulluk Sınırı araştırmasına göre,
…açlık sınırı 4.552,56 TL’ye,
…yoksulluk sınırı 15.139,90 TL’ye,
…bekâr bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ ise aylık 5.969,80 TL’ye yükselmiş !
Böylece, dört kişilik bir ailenin açlık sınırı, bu ay, asgari ücretin 300 TL üzerine çıkmış !
Haklısınız…
Ara ara GEÇİNEMİYORUZ diyen bizleri dinlerken, utanıp sıkılmadan SİMİT - PEYNİR hesabı yapan ve hayatın GEÇİNEBİLİRLİĞİ konusunda bizlere AHKAM kesenler oluyor, bol maaşlı Ankara’dan bizi yönetenler !
Ankara’nın kendi rahat gerçeğinde duranlara cevap, dün olduğu gibi kadınlardan gelsin mi bugün de ?
SES Eşitlik, Adalet, Kadın Platformu üzerinden anlatsınlar, GEÇİM DERDİ ne demek…
Onlardan biri, Yeliz…
“Artan elektrik ve doğalgaz faturaları sonrası, en temel ihtiyaçların, çocukların sohbet konusu olduğunu görmek beni çok üzüyor. Anne ve babaların maalesef tek konuşabildiği de bu, şimdi. Üşüyen, düzgün beslenemeyen ve kafamızda hesaplar yapmaktan yorgun halde, sağlık kurumlarının kapısını çalıyoruz çoğu zaman, kovid-19 telaşıyla.
Büyük bir ticarethaneye dönmüş bir ülkede, fahiş fiyatlarla sürekli kazıklanan bir müşteri olduğumu hissediyorum. Üstelik, başka elektrik, doğalgaz kaynağım yok ve buna mecbur bırakılıyor olduğum için de mahkum psikolojisi içine çekiştiriliyorum günden güne.
‘Buna mecbur değiliz!’ diye birbirimize hatırlatmamız gerekiyor, sık sık. Çünkü sürekli buna mecbur olduğumuzu, sanki tüm bunlar doğanın kanunuymuşçasına bize yutturmaya çalışanlar var. Geçici ve iki gün raf ömrü olan çözümlerin fayda getirmeyeceğini görüyoruz. Bıkkınlık var içimizde ve başka bir işleyiş, başka bir sistem ihtiyacı içindeyiz.”
Ve bir diğeri, Melek / 40 Yaşında / Ev emekçisi /
“Zaten, kalitesi düşük bir yaşam biçimi dayatmışlardı… Şimdi onu da elimizden aldılar!”
Sıra, Büşra’nın / 25 yaşında / İşsiz…
“Evimiz iki cepheden güneş aldığı için, gündüz kombiyi kapatıyorum. Ütüyü, fırını, hayatımızdan çıkardık. Belediye ekmeği almaya başladık. Kitapları daha yavaş okuyorum, bitmesin diye. Tane hesabı, meyve sebze alımına başladık. Mecbur kalmadıkça, dışarıdan yemek yemeyi bıraktık. Kedimizin mama kalitesini düşürdük. Eşimle birlikte ek iş yapmaya başladık. Oğlum, okulunu dondurdu işe başladı. Sosyal hayatımızı bıraktık.
Şimdi bakınca, biz, yaşamayı bıraktık nerdeyse...
Bizim evin konumundan dolayı, Ankara’yı komple görüyoruz. Evlerdeki ışıkların azaldığını görüyoruz. Bir bir kapanıyorlar. Fakat Saray, ışıl ışıl parlıyor ve bu durum, canımı acıtıyor. Çoğu ev soğuk, karanlık, hatta aç karnına geceyi ve günü adımlarken, sarayın ışıklarındaki şaşalı durum, trajik…”
Ve finalimiz, Aliye Durmaz’la / 72 Yaşında / Emekli /
“Ev kirası ile elektrik ve doğalgaz faturalarına çalışmaya başladık. Lüksü geçtim, zaruri ihtiyaçlarımızı, sağlık ve kişisel bakım ürünleri, ped gibi, almakta zorlanıyoruz, hatta alamıyoruz. Hayatımız, çalışarak geçiyordu! Şu an yine çalışıp, her şeyden kısıp, daha da çok çalışmaya mahkum edildik. Hayat kalitemiz düştü, çocuklarımıza ayıracağımız vaktimiz kalmadı. Sadece iki odanın peteklerini açıp, tek odanın ışığını yakarak, başka elektrikli hiçbir şey kullanmadan geçiriyoruz akşamları. Çocuğum, benimle aynı odada derslerini yapıyor.”
Evet…
Dün de, bugün de hayat konuştu, kadınlar…
Konuşmak isteyenlerin yorgun hikâyeleri oldular…
BURADAYIM, dediler…
YETER, diye de eklediler…