Kadına KOTA hediyesi ALKIŞLAYALIM mı
Garip olan, alkışlayanlar arasında KADINLARIN da oluşu ! Hatta en fazla alkışı da yine KADINLARIN yapması ! Peki, tam olarak neyi alkışlıyoruz, biliyor muz ? Kazancımız ne oldu, anlıyor muyuz ?
Bana bu konuda yazan bir kadın okur, şöyle demiş mesajında;
-
Bir siyasetçi de kalkıp şunu demiyor mesela… ‘Erkeklerimizi, seçilebilecekleri yerlerden koyup, onları Meclis’e taşıyacağız’ ! Ya da, ‘Erkeklerimiz, toplumsal eşitsizlik noktasında kullanamadıkları hakları konusunda, bundan sonra daha fazla desteklenecek’ ! Niye mi ? Çünkü her şey ellerinde… Yıllardır öylesine bir inşaat halindeler ki, erkek egemen sistemde, kadınları işçi statüsü dışına dahi çıkarmadılar ! Şimdilerde de ‘lütfeder…’ gibi bizlere ha bire ‘kota’ hediyesi verip, ‘hadi sevinin…’ diyorlar ! En son, SOL muhalefetin ANA adresi biz kadınlar için bu konuda son müjdeyi vermiş mesela, ki her bir kelime, açık açık, kadınları bu toplumda ötekileştiren erkek zihniyetin galibiyet golü gibi… Dedikleri şu: ‘Bütün kadınlara sözümdür... Devlet yönetiminde, en az yüzde 35 kadın istihdamı sözü veriyorum’ !!! Alkış alan bu açıklama, CHP Kadın Kolları Genel Başkanlığı’nın ‘Kadın İstihdamı’ başlıklı çalıştayından !!! Kendi adıma, ALKIŞLAMADIM ! Bana, Ankara’da olabilme hakkımı erkekler mi verecek ? Ve bunu yaparken de ‘SİZE % 35 YETER’ mi diyecek ? Ve ben de buna OK diyeceğim, öyle mi ? Yazık…
Kadına Şiddeti konuşuyoruz…
Kadın Cinayetlerini konuşuyoruz…
Kadının siyasetteki YOK halini konuşuyoruz…
Böylesi bir tabloda VAR olabilmemizin karşılığı yüzde 35 mi ?
-
Sahi, Türkiye’nin girdiği seçim atmosferinde, bu kota, doyurur mu açlığımızı ?
EVET, diyen !
BELKİ, diye ekleyen !
Siz ne düşünüyorsunuz bilmiyorum ama…
Gazeteci-Yazar Ece Temelkuran’ın dediğindeyim… “Masada kadınlar olmazsa, bu değişim sürecinden çıkmamızı sağlayacak ve devam etmemizin koşullarını belirleyecek toplumsal sözleşme yine sakat doğacak…”
Ve bir de şu kelimelerinde…
“Kurulacağını umduğumuz yeni ve daha adil bir siyasal düzenin şimdiden ölü doğmaması için, kadınların bu kuruluşta tüm varlıklarıyla bulunması gerekiyor. İdeolojilerin vitrin mankenleri, eskiden gelin arabalarının önüne konan oyuncak bebekler gibi değil, öfkeleriyle ve değişim talepleriyle, büsbütün insan olarak... Bunun olması için de beylerin biraz toparlanarak oturması, bilhassa ilerici beylerin biraz daha ilerleyip, kadınlara yer açmaları gerekiyor. Kadınların mücadelesinde, erkeklerden bir şey beklemek mi bu? Tam olarak değil. Hatırlatmak istediğim, faşizmin, sadece siyasal bir model ya da araç değil, aynı zamanda kökleri, bir bakıma kadın korkusunda olan bir yaşama biçimi olduğu gerçeği…”
Haksız mı ?
Aslında, kadınların sürekli olarak ERKEK EGEMEN sistemden bahsedip, hatta bundan da bolca şikayet edip, KOTA DEĞİL HAK istememesi, garip ! HAK yerine KOTA verilince alkışlaması, çok daha garip !
Siyasetin Ankara’sında KADINLAR sıkça konuşulsa da, durum hala, birbirini anlamayan, anlamadığı için de korkan iki karşı cins üzerinden ilerliyor ! Bolca sözlerin verildiği bu anlaşılmaz sohbetin MONOLOG hali ise bize Luigi Pirandello’yu hatırlatıyor !
“Evet, kelimelerin içleri boştur, dostum... Siz, o kelimeleri bana sarf ederken, içlerini kendi anlamlarınızla doldurursunuz ! Bana ulaştıklarında, ister istemez ben de onların içine kendimce manalar üflerim... Birbirimizi anladığımızı zannettik ! Oysa kati surette anlaşamamışız...”
Gelin, hayatı ilmek ilmek örerken, hepimizin içinden geçeni mırıldanan biri bitirsin bugünü;
“Kaç çileden çıkar bir hayat? Kaç tane ilmek atarsın mutluluğa? Tam üstüne göre örmek için, kaç acı arttırır? Ya ipin kalın gelir, ya da şişin! Bir de şekil vermeye uğraşırsın… Haraşo, bir ters - bir düz. Bir de arada kaçırdın mı sırasını ilmeğin, söküp söküp baştan başlarsın. Ters-Düz oluvermişsin, bir de bakarsın!”
Trajik mi… ?
Komik mi… ?
Yoksa ilmek ilmek örmeye devam mı ?