KADIN ve ERKEK Ve bize dair bir hikaye
Demokrasi deneni bilmeyen, ama bilmediği şeyin tartışmasını da sabah akşam yapanlar olarak, HALA bir yol haritamızın olmayışı garip mi ? Daha garibi, benzer bir tartışmayı KADIN ve ERKEK başlıklarında da yapıyor oluşumuz…
Mesela…
Müdür, Müdire…
Bilim Adamı, Bilim Kadını…
İşadamı, İş İnsanı, İş Kadını…
…kelimelerindeyiz !
Hatta bazı derneklerin İŞADAMLARI ifadeleri, son dönem apar topar İŞ İNSANLARI olarak değişti bile… Böylelikle KADIN ve ERKEK eşitlendi (mi) ! KADIN da, ERKEK de, eşit hakların sahipleri oldu (mu) ! Bu değişiklikle beraber, KADIN ve ERKEK, yönetimde eşit paylaşıma kavuştu (mu) !
En iki yüzlü olduğumuz yer mi ?
Yerel idarelerin yönetimleri…
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı gibiyiz o günler ! Başkan olan ERKEK bir yere gider, gerisinde kalan o BOŞ koltuk için hemen bir KADIN belirlenir ve ardından ALKIŞ gelir… KADIN’a değer veren Başkan ERKEK, özlenen toplumsal fotoğraf karesini tutuşturmuştur elimize…
Geçen bir şiir okudum…
Diyor ki orada…
-
Kızlarınızı yetişkin gibi giydirmeyin !
Makyaj yapmayın !
Saçlarını boyamayın !
Fön filan çekmeyin !
Kızlarınıza, görüntüleriyle değil,
Akıllarıyla…
Bilgileriyle…
Zekalarıyla…
kişilikleri ve kimlikleriyle var olmayı öğretin !
Kadının;
Kaştan…
Gözden…
Ve al dudaktan ibaret olmadığını,
hiçbir zaman kendisini bu seviyeye indirgememesi gerektiğini öğretin…
Bırakınız,
kızlarınız çocuk gibi olsunlar…
Çocuklukları bitince, ömürlerinin sonuna kadar yetişkin olacaklar zaten…
-
Düşününce, haklı…
Düğünlerde de bu halde değil miyiz ? Kız çocuklarını, hatta erkek çocuklarını ne hale getirdiğimizi görmüyor muyuz ?
Haklısınız…
KADIN için de, ERKEK için de yaptığımız konumlandırma ile aslında yaşadığımız finalin senaristleriyiz… Beni bu köşeden takip eden biri demiş ki o FİNAL için… “Evde bile öyleyiz ! ‘Hadi kalk abine su getir’ deriz mesela… Erkek çocuğa asla iş yaptırmayız ve ona etiketlediğimiz ROL ile de aslında hayata bakışını bedenleştiririz… Onlar, birer melek halde geliyor bize ama… Onlardan birer CANAVAR yaratıyoruz, bilmeden ! ERKEK ve KADIN kimliklerinden önce, İNSAN kimliği vermemiz gerektiğini ise hep unutuyoruz… Ardından, KADIN’ı küçümseyen ERKEK egemen bir toplumdan şikayet ediyoruz… Ama yaptığımız inşaatın demirinden ve çimentosundan çalan müteahhidin KENDİMİZ olduğu gerçeğini bir türlü kavrayamıyoruz…”
Güzel tespit !
Peki, ne kadar çaldık sahi ?
Çocukların hayatından, İNSAN kimliklerinden ne kadar DEMİR, ne kadar ÇİMENTO çaldık, ki bu haldeyiz… Her ufak sallantıda bile ACILAR yaşıyoruz… Birbirimize dokunduğumuz her yerde MOR bir renk yaratıyoruz… Öyle ki, ŞİDDET’in ve EŞİTSİZLİĞİN ev sahipliğinde, hayatın kiracıları gibiyiz…
O yüzden…
Müdür, Müdire…
Bilim Adamı, Bilim Kadını…
İşadamı, İş İnsanı, İş Kadını…
…demekle bitmiyor !
Hikayemizin içi çooook BOŞ !
Düşünün !