Kaç yanlış Kaç doğruyu
Bir liste yapsak…
Bu şehre dair ama…
Yanlışlar, doğrular için…
Yaptım-Oldu denilenler için…
Ardından tek tek okusak…
Elde ne var ona baksak…
Hangisi çok, anlasak…
Otursak, düşünsek…
Sağlama yapsak…
Ve baksak…
Ne kadarız, ona bir baksak !
Sahi, ne kadarız ?
Hangisinde kalabalığız ?
Yanlışlarda mı, doğrularda mı ?
Başlayalım mı ?
Geçen gün yürüyorum… Asi kenarında… Eski Müze binasının hemen yanı başından ileriye… Göz ucuyla, eski Müze’nin bahçesine baktım önce… Duvarlarında son 3 seneyi aşkın süredir ‘taşınmak’ için bekleyen mozaiklere baktım… 2014’ün Aralık ayında açılan yeni binasının ‘erkenci’ hasadında yaşananlara baktım… Ne yapmışız, ne kadarını yapabilmişiz, ona baktım… Duvarları sprey boyalar içinde bir Dünya (!) Müzesi’nden geride kalanlara baktım… Geride kalanların Allah’a emanet haline baktım… İnsana emanet etmek ne kadar doğru, ona baktım…
Ama baktıkça, battım !
Battıkça, derine daldım !
Yok…
Çıkamadım !
Biraz daha yürüdüm… Eski Müze binasından biraz daha ileriye… Sadece birkaç adım daha ileriye… Geridekinin Allah’a emanet halinden, insanın güvenliğine emanet başka bir yere… Valilik Konutu’nun olduğu yere… Orada da bir şeye baktım… Duvarda yazılana…
‘Buraya yazı yazmak yasaktır’ denilene…
Ardından geriye döndüm, bir kez daha baktım… Geride kalana baktım… Dünden emanet bir Dünya (!) müzesinin haline baktım… Bir kez daha… Ve bir kez daha… Yasaklamadığımıza baktım… Elde sprey boyalarla gelene tanıdığımız özgürlüğe baktım… Birkaç adım mesafede yaşadığımız ikileme baktım… Eldekine baktım… Kalana baktım… Kalabilene… Aslında niye bu hale geldiğimizin fotoğrafına… Nasıl bu hale getirilebildiğimizin sebeplerine…
Düşündüm…
Çok şey düşündüm…
Sadece birkaç adım mesafede yaşadığımız bir Antakya’nın iki halini düşündüm… Güvenlik algımızın o birkaç adımda ne hale gelebildiğini düşündüm… Ardından Antakya’nın doğu yakasına doğru ilerledim… Dünden kalan (!) diğerlerine… Taşın ve ahşabın evlerine… Yorgun ve yaşlı duvarları sprey boyalara batmış, batırılmış olanlara…
Ama göremedim !
Yasaktır, denen tek bir tane yazı göremedim !
Tarihi kirletmek suçtur, diyene denk gelmedim !
Eldekilerin korunmasına eklediğimizi anlamadım !
Birinden diğerine geçerkenki hallerimizi anlamadım !
Ama merak ettim…
Sahi, doğrumuz hangisiydi ?
Peki yanlışlarımız kaç taneydi ?
Tamam da kaçı kaçını götürecekti ?
Kaç YANLIŞ kaç doğruyu silecekti ?
Silecekse eğer !
Kalmadı !
Elde kalmadı !
Elde doğru kalmadı !
Hepsini yanlışlarla sildik !
Doğruları yanlışlara verdik !
Aslında vermedik, kurban ettik !
Şimdi, eldekindeyiz… Kalanda… Her gün, ama hemen her gün şikayet ettiğimizde… Betonlaşan bir kentte ! Kirli ve kokan bir nehirde ! Turizmi bitmiş bir coğrafyada ! İnanç zenginliği ötelenmiş, slogan bir gerçekte ! Künefeye takla attırırken, diğerlerine ters takla attıranların yönetiminde !
Yine mi abarttık ?
O zaman siz 'siz' olun, ben kadar abartmayın !
Ve hayatlarınıza kaldığı (!) yerden devam edin !