İzzettin Yılmaza soralım Lütfü Savaşa da
Bazen,
…aslında çoğu zaman, niye bu kadar ısrar ettiğimi ben bile anlamıyorum !
Yolları YOL değil !
Kaldırımları KALDIRIM değil !
Turizm politikası denen hiç bir şey yok !
Kent genelinde yaşanan kirliliğe çözüm yok !
Asi Nehri’nin bakımsız köprüleri ise cabası !
Kesilen, yok edilen ağaçları ise yüzkarası !
Teleferik denen projeden de ses seda yok !
Restorasyon çalışmaları bölük pörçük !
Hele ki yeşilin işgalindeki reklamlar !
Herkesin o ‘BEN BİLİRİM’ edası !
Eleştiri kabul etmeyen egosu !
Haklısınız,
…zor bir kentteyiz !
Değişmeme inadımız da bundan !
Herkesin kendi küçük krallığında mutlu oluşu da !
O yüzden KRAL ÇIPLAK diyemiyoruz !
Krallığımızdan olmak istemiyoruz !
Geçen gün beni durduran biri, daha önce gündeme taşıdığım, ama cevabını dahi alamadığım bir konuda bir kez daha yazmamı istedi… Antakya Ulus Meydanı’nda, pandemi öncesinde vatandaşın özgür (bedava) kullanımına açık banklardan bahsediyorum !
İzzettin Yılmaz’a soralım…
Lütfü Savaş’a da…
Ne oldu onlara ?
Nereye kaldırdık onca bankı ?
Fırın malzemesi mi oldu, çöpe mi gitti ?
Peki ya geride kalanların taleplerine ne oldu ?
Kendine oturmak için uygun bir yer arayanlara ne oldu ?
Beni durduran vatandaş devam etsin;
“Antakya’nın en merkezi yeri, insanların sıklıkla durduğu, şöyle bir nefes aldığı tek alan… Yaşlılar için, bu kente gelenler için, teklifsiz şöyle bir ayaklarını uzatıp hayatı dinlemek isteyenler için, hatta biz gibi genç olanlar için o birkaç bank çok şey aslında ! Esnaf da kazansın, ki buna kimse karşı değil ama… Ben, kimse ile göz göze gelmeden, ‘oturabilir miyim’ demeden, bir şeyler yeme içme zorunluluğu duymadan, sadece dinlenmek için istiyorum o bankları ! İnsan düşünmeden edemiyor ama… Böyle bir şeyi yapmak için fırsat kolluyormuşuz demek ki !...”
Bu konuda,
…İzzettin Yılmaz’ın ya da Lütfü Savaş’ın bahanesini dinlemek isterim açıkçası ! Şöyle, kent estetiğine uygun birkaç bankı meydanın birkaç noktasına koymama inadımızı NE besliyor, sormak isterim !
Madem başladık, başka bir şey daha sorayım !
Her türlü fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddete karşı, ayrımcılığa uğramış veya uğrama riski taşıyan, can güvenliği sorunu yaşayıp sığınma ihtiyacı olan kadınlara ve beraberindeki çocuklara güvenli bir ortam sunan sığınma evleri konusunda beklenen adımları atmama sebebimiz NE sahi ?
Belediye Kanunu açık açık BU SENİN SORUMLULUĞUN derken, bu konuda adım atılmasını bekleyen Hatay’daki kadınlara bu hizmeti ÇOK görme sebebimiz NE ?
İlginç olan da NE, biliyor musunuz ?
Bugüne kadar bu adımı atmayanlar için İçişleri Bakanlığı harekete geçmiş ve Valileri de bu hizmeti vermeme inadındaki belediyeler için BEKÇİ tayin etmiş !
Lafa gelince KADIN HAKLARI diyenlerin memleketinde, Bakanlık zoru ve Valilik iteklemesiyle iş yapmasını beklediğimiz belediyelerin hali için UTANSAK mı ?
Yoksa, BU KADARIZ mı desek !?
Belki de sadece BU KADARIZ !
Fazlası değil !