İyilik deneni Bir hikaye anlatsın
Burada, ara ara da olsa, bu konuda çok konuşuyoruz… Hani, kimi zaman belediyeler eliyle, kimi zaman da Milli Eğitim’e bağlı okullarda yapılmaya çalışılan, ama… Bir şekilde bir yerlerde hep YANLIŞ yaptığımız şey hani !
İYİLİK !
Bir elin verdiğini diğer el bilmesin, deriz ya…
ONDAN !
Bugün, buna dair bir hikaye okuyalım, ki en SAF haliyle İYİLİK neymiş, ona bir bakalım…
Ardından, düşünelim de ama…
Hikaye mi ?
Dünyanın en zengini (!) ile en fakiri (!) arasında !
*
Bill Gates’e, “Bu dünyada senden daha zengini var mı?” diye sordular…
Gates, “Evet, benden daha zengini var!”
Ona, “Peki kim bu?” diye sordular…
Gates: “Eğitimimi tamamlayıp, Microsoft şirketini kurmanın karar aşamasında, bir uçuş öncesinde New York havaalanındaydım. Birden gözüme gazete satıcısı ilişti… Elindeki gazetelerin birindeki başlık ilgimi çekti. Elimi cebime attım, ama hiç bozuk param yoktu. Oradan uzaklaşmak üzere ayrılıyordum ki… Siyahi ve genç delikanlı birden atılarak, "Beyefendi, buyurun gazete! Benden size hediye olsun” dedi.
Ben de ona, “Elimde bozuk param yok” dedim.
O da, “Onu sana hediye ediyorum” dedi.
Bu olaydan 3 ay sonra, yolcuğum aynı havaalanına denk geldi. Gözüm bir gazeteye ilişti. Elimi cebime attım, ama yine bozuk param yoktu. Aynı çocuk geldi, “gazeteyi al” dedi. Ben de ona, “Oğlum, geçen gün aynı durum yaşandı. Sen bu durumla her karşılaştığında, insanlara gazeteyi hediye mi ediyorsun?” dedim. Dedi ki… “Tabi ki! Ben verdiğimde, tüm kalbimle veriyorum. Bu beni mutlu edip, rahat kılıyor…”
Bil Gates: "Bu cümle benim aklımı o kadar kurcaladı ki, daima, ‘acaba çocuk hangi mantık esasına ve hangi hissiyata göre böyle söylüyordu’ dedim kendi kendime...”
19 yıl aradan sonra… Ekonomik gücümün doruğuna ulaşıp, dünyanın en zengin adamı olduğumda… Bu genç delikanlının iyiliğinin karşılığını verebilmek için, onu arayıp bulmaları için bir grup oluşturdum. Onlara, ‘falan havaalanına gidin ve bana gazete satıcı siyahi genç delikanlıyı bulun’ dedim. Bir buçuk ay aradan sonra, alanın birinde bekçilik yaptığını öğrendim. Ona bir davetiye gönderip, ofisimde ağırladım.
Ona “beni tanıyor musun?” diye sordum. O da, “Tabi ki, sen Bill Gates’sin, herkes seni tanır’!” dedi. Ona, “Hatırlar mısın, sen ufakken gazete satıyordun, bende bozuk yoktu ve sen bana gazeteyi hediye ettin. Bunu neden yaptın?” diye sordum. O da, "Belli bir neden yok. Yalnızca, birine karşılık beklemeden bir şey verdiğim zaman mutluluk duyuyorum ve bu, beni rahat ve huzurlu kılıyor” dedi. Ona dedim ki, “Sana, iyiliğinin karşılığını vermek istiyorum. Dile benden ne dilersen!” Dedi ki, “Nasıl?” Ona, “Sana istediğin ne ise vereceğim” dedim. Gülümsedi ve “Ne istersem onu mu, bu gerçek mi?” diye sordu. Ona, “Evet, ne istersen vereceğim” diye tekrarladım. Verdiği cevap, “Size teşekkür ediyorum beyefendi, fakat hiç bir şeye ihtiyacım yok” oldu. “Bir şey istemen lazım, sana iyiliğinin karşılığını telafi etmek istiyorum” şeklinde ısrar ettim ama… “Sayın Bill Gates, her şeyi yapacak gücün var, ama benim iyiliğimi telafi edemezsin…” dedi.
“Ne demek istiyorsun ve nasıl olur da telafi edemem” dedim bu defa…
Cevabı ne mi oldu?
“Senle benim aramdaki fark şu ki… Ben, sana, yoksulluğumun doruğunda verdim, ama sen zenginliğinin doruğunda bana veriyorsun! Bu da durumu telafisi imkansız bir hale getiriyor! Ama senin yaptığın (karşılık vermeye çalışman) bu güzellik de beni çok mutlu etti. Teşekkür ederim.”
Bil Gates anlatıyor…
“İşte o söz, onun benden daha zengin olduğunu hissetmeme neden oldu… Çünkü en makbul verme çeşidi, senin ihtiyacın varken vermen... Hiçbir karşılık beklemeden… Çocuğun bana yaptığı da bu oldu…”
*
Peki, bizlerin İYİLİK denende durumu NE, düşünelim mi ?