İstanbul da olmayan Pariste olan
Ankara, 22 Nisan 2016'da imzaladığı Paris İklim Anlaşması'nı TBMM’de onaylamak için NİYE 6 Ekim 2021 tarihine kadar bekledi ?
Tam tamına, 5 yıl 5 ay 14 gün !
Paris İklim Anlaşması'nda belirlenen temiz enerji hedeflerini hayata geçirmesine yardımcı olmak için Türkiye'ye ödenmesi beklenen 3 Milyar 100 Milyon Euro’luk fon mu, buna neden ?
Aslında konu hem biraz bu, hem biraz İstanbul Sözleşmesi !
Geçen gün bana bu konuda bir şeyler yazan bir kadın okur, buna dair kelimelerine geçmeden, kadına yönelik şiddetin Türkiye’sinde “tüm kadınlar için…” dediği birkaç dizeyi paylaştı önce !
-
Başa kalkılan iyilikleri istemem…
Bir güldüren, bir öldüren dengesizlikleri istemem…
Herkesi tepeden gören kibri, bencillikleri istemem…
Kiminle yürüdüğümü hiç bilmediğim güvensizlikleri istemem…
Ve ben paramparça olduktan sonra gelen özürleri de istemem…
Ben; ne istediğini bilenleri, sözünün arkasında yürüyenleri, sevdiklerine öncelik verenleri ve işine geldiği gibi değil, içinden geldiği gibi sevenleri isterim…
-
Ardından da dediği şu oldu;
-
Hemen her gün, bir kadının, hayatına dair kaçışını izliyoruz televizyon kanallarında… Ayrıldığı kocasının takibinden kurtulamamış kadınların hep tanıdık gelen finallerini izliyoruz… Bıçaklanıyorlar… Kurşunların hedefi oluyorlar… Tehdit ediliyorlar… Yeni bir yaşam kurmamaları için her şey yapılıyor… Erkek yeniden evlense de, ayrıldığı kadının bir ömür boyu ona sadık kalmasını istiyor… Korunma talep eden kadınlar ise aldıkları uzaklaştırma kararlarına rağmen ölümlerinden kaçamıyor…
Aslında birçoğumuz korkuyor…
Boşandıktan sonra her dışarı çıktığında, ayrıldığı eşinin peşinde olup olmadığını kontrol için arkasına dönüp duran bir arkadaşım vardı… Durum öyle bir hal aldı ki, en sonunda psikoloğa gitmek zorunda kaldı !
Sorusu netti…
“Nasıl değişebilirim?”
Bu, hepimizin sorusu aslında…
Bir yerde okumuştum, Haşim Arıkan’dı sanırım…
Demiş ki bu ruh hallerimize dair;
“Zihnindeki dünyanın hem yaratanı, hem de tutsağıyız…
Ben yapamam !
Beceremiyorum !
Daha önce de denedim, olmuyor !
Hem benim için artık çok geç !
…diyoruz !
Düşününce, ne çok sebep var değil mi ? Değişmemek için ! Değişim fikrini reddetmek, engellemek, sabote etmek için ! Başımıza gelenleri, yaşadıklarımızı göğüsleme şeklimizi ya da başka bir deyişle
onları algılama biçimimizi değiştirmemek için…”
Bizler bu haldeyiz, yorgunuz, korkuyoruz, sindirildik ama… İstanbul Sözleşmesi’ni kadınların ellerinden almak, bu korkuyu derinleştirmedi mi sanıyorsunuz ! ‘Keşke…’ diyorum, kendi kendime ! ‘Keşke, İstanbul için de Paris için olan olsaydı… Sonunda bir para olsaydı… İmzayı Ankara için değerli kılacak bir şeyler olsaydı… Belki sebeplerimiz azalırdı… Sebep yaratan korkak hallerimiz azalırdı…
-
Konu bu mu, bilmiyorum ama…
5 yıl 5 ay 14 gün sonra Paris’i hatırlayan Ankara’nın YÜKLÜ Euro hesabında duranlardanım ben de !
Ve İstanbul’u düşünüyorum, gözlerim kapalı !