İspanya Katalonyasından Irak Kürdistanına
Katalanlar 1 Ekim’de, Kürtler ise 25 Eylül’de sandık başına geçecek, ama her ikisinde de süreç merkezi hükümetlerin ciddi ‘baskısı’ ve ‘tehditleri’ ile ilerliyor... Tabi Katalanlar daha şanslı… Çünkü Avrupa kıtasındalar ve o yüzden de ‘tehditler’ belli bir demokratik baskının ötesine geçemiyor… Bu da, 1 Ekim’e koşar adım giden Katalonya bölgesinin hazırlıklarını öyle ya da böyle sürdürebilmesinin asıl sebeplerinden bir tanesi.
Ama yine de her şey o kadar da güllük gülistanlık değil, ki Çarşamba günü gerçekleşen polis operasyonlarında çok sayıda Katalan Bölgesel Hükümeti bürosuna baskın yapıldı, 14 kişi gözaltına alındı… Anlayacağınız, 1 Ekim belki gerçekleşecek ama, Madrid hükümetinin bu durumu kolaylaştırmayacağı açık !
Irak Kürdistan bölgesi mi ?
Burada her şey çok farklı…
Burada gözaltı, tutuklama ve sert politik açıklamalar yapmak yerine, SAVAŞ tamtamları çalıyor, ki bölgenin tarihsel ve kültürel geçmişine de paralel olarak… Politik süreç de zaten konuşmak yerine bağırmayı ve kavga etmeyi beslediği için, silahların elde tetikte bekliyor olmasını şu an için kimse yadırgamıyor…
Ama garip olan… Bağdat, Erbil noktasında Ankara kadar öfkeli değil… Hatta Bağdat’ta kimse BUNU SAVAŞ SEBEBİ SAYARIZ diye açıklamalar yapmıyor… Müdahaleden bahsediliyor, ama… Bağdat, şu ana dek 25 Eylül’deki Kürt bağımsızlık oylaması için Erbil sınırına ne TANK ne de ASKER yığdı, ANKARA gibi !
Peki, Ankara’nın sınıra TATBİKAT görüntüsü altında bu kadar asker yığması ve 25 Eylül öncesi gövde gösterisi yapması neye karşılık ? Tek sebep, SEÇİM SANDIKLARI mı ? Olası bir Kürdistan’ın kurulması mı ? Bağımsız bir devletin Türkiye sınırlarında belirmesi mi ?
Hiç biri değil… !
Sebep mi ?
Kerkük…
Erbil yönetimi, oldukça uzun bir süredir Kerkük noktasında kesin ifadeler kullanmaktan kaçınmış olsa da, referanduma bu kentin alınacağının söylenmesinin ardından Ankara ile tüm ilişkilerin rengi değişti… Ankara’da göndere çekilen Kürdistan bayrağından bu yana süren balayı birden bire yerini öfkeli bir boşanma sürecine bıraktı.
Peki, konu ne ?
Kerkük Türkleri mi ?
Yoksa Kerkük Petrolü mü ?
Öncelik listemizde hangisi ilk sırada ?
Soruyoruz…
Çünkü Irak'ın günlük toplam petrol ihracatı 3,7 milyon varil, bunu biliyoruz… Şu an için Kerkük noktasında ise günde yaklaşık 300 bin varil petrolün ihraç edildiğini de… ki Irak petrolünün önemli bir kısmının güneydeki Basra ve kuzeyde Kerkük civarındaki yataklardan çıkartıldığını bilen Bağdat yönetiminin 25 Eylül’deki referanduma bu kentin eklenmesine ekli muhalefetinin bundan kaynaklandığını da !
Peki, Ankara ?
Tam da bu noktada durup biraz ansiklopedi karıştıralım ve eldeki PETROL’e ekli bölge satrancında yapılan öfkeli hamlelerin nedenleri arasında dolaşalım ve bilmeyenler için tekrar edelim !
970 kilometre uzunluğundaki Kerkük-Ceyhan petrol boru hattının günlük kapasitesi 150 bin varil... Bu boru hattı üzerinden Kerkük ve civarındaki yataklardan çıkartılan petrol, önce Ceyhan'a getiriliyor ve buradan da dünya pazarlarına satılıyor… Dolayısıyla, bu hattan petrol akışını olumsuz etkileyebilecek her türlü gelişme, Türkiye'nin hem ekonomik kayba uğramasına hem de enerji geçiş güzergahı olarak stratejik rolünün zarar görmesine neden oluyor…
Tabi konu sadece PETROL de değil, ama bölgedeki mezhepsel haritanın ha bire şekil değiştirdiği karmaşık durum da… AKP Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu’nun, Ankara’daki hakimlerden farklı olarak, “İran’ın Akdeniz’e ulaşma projesini, Şii blokunu oluşturma çabasını kesecek, onu durduracak tek yapı Sünni Kürdistan’ın bağımsızlığıdır” demesi de bundan !
Anlayacağınız iş biraz PETROL biraz MEZHEP ve biraz da bölgesel güç oyunu !
25 Eylül’deki olası bir ‘EVET’ bağımsızlık anlamına gelmeyecek belki ama, Ortadoğu masasında dağıtılan kartların el değiştirmesi ve bazı ellerin avantaj sağlaması fazlasıyla olası…
Ankara’nın telaşı da çabası da bundan mı ?