İsmail Kimyeci ile olmadı İzzettin Yılmazla olsun
-
Babaanem, bahçedeki asma salıncağın yerini değiştirmişti… Sırf o dal çok yorulduğu için…
-
Diyen ne güzel demiş…
Hayatı da böyle yaşasak ya…
Aynı incelikte adımlasak…
Olmuyor, haklısınız !
Bugün, biraz da buna dair…
O zaman başlayalım…
Bilen bilir… Londra’dan Paris’e, belediyecilik zor iştir… Yoktur öyle, ‘BEN YAPTIM, OLDU’ demek… Yok öyle, ‘BEN YAPARIM, SEN DE İZLERSİN’ demek… Yok öyle, ‘BEN UYGUN BULDUM, SEN DE ONAYLARSIN’ demek…
Haklısınız…
Zormuş…
Eyyyyy Avrupa, demekle olmuyor bu işler ! Standart algımız ne yazık ki, o ‘Eyyyyy Avrupa’dan çooook gerilerde… Tüm çabamız da buna dair değil mi zaten ? Ankara’nın, Brüksel’e karşı görev/ödev listesini azaltma çabası da buna dair değil mi ?
En basit örneği mi ?
Hani şu STANDART işinin !
Sabahları, kahve içtiğim bir yer var… Ulus Meydanı’na bakan bir yerde… Ulu Cami’nin hemen yanı başında… Oradayken ne zaman başımı yukarı kaldırıp baksam, tek bir yere takılı kalıyorum… Caminin dış duvarlarının dükkânlara çatı olan kısımlarına… Ciddi rutubet ve bozulmaların yaşandığı yerlerine… Ama bu kısımları düzeltmek yerine, bozuk alanların üzerine koca demir çerçeveli lambalar yerleştiren algımıza… Bu şekilde, alttaki bozulmuşluğu kapatma çabamızın sınıfta kalmış standardına…
Yapan NE düşünmüş, bilmiyorum ama…
Ne yapının görseline, ne de bu bozulmuşluk dururken BU YAPILIR MI sorusuna uymuş, o yapılan… Alttakini onarmadan, üstüne ekleme yapmaksa, OLMAMIŞ ! Listede sırayla gitmek varken, yapılması gerekeni ES geçmişiz, ki bu da BEKLENEN olmuş, ama yine de OLMAMIŞ !
Şimdi gelelim başlık kısmına…
Evet…
Aslında derdimiz, bu kent, Antakya…
Yerel yönetimlerin FARKLI siyasi kimliklerinin kendi içindeki kavgaları yüzünden kayıpları her geçen gün artan kadim kentimiz…
Sahi…
Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş ile Antakya Belediye eski Başkanı İsmail Kimyeci’nin beraber görev yaptıkları süreç için ‘Antakya için kayıp bir dönemdi’ diyenler haksız mı ? Her birinin bir halay başı çektiği bir kentte yaşarken hele ki… Onları ne yan yana görebildik, ne de bu kent için ORTAK bir projenin mimarlığında yürürken fotoğraflayabildik… Biri, eski Antakya’nın orta yerine beton ve asfalt yollar inşa ederken, diğeri… Ara ara başlatılan restorasyon projelerinin kurdelelerini kesti defalarca…
Peki, eldeki mi ?
Etrafınıza bakın…
Yok, uzaktan değil, yakından bakın…
Her bir ucundan çekiştirilen şehrinize iyi bakın…
İYİ YÖNETİLİYOR MU diye de sorun ama…
Ardından İSTEDİĞİNİZ için kalkın ayağa…
Kayıplar için DUR demek için kalkın…
Önce parçalanıp, içinden bir İLÇE daha çıkartılan, ardından da iki belediyenin hizmet (!) kapışmasına sahne olan Antakya için, YETER deyin… Bu kenti yönetmek için OY almışlara, KADİM KENT hatırlatması yapın… MEMLEKETİ BEN Mİ KURTARACAĞIM demeyin… Çünkü hala kurtarılabilecek bir kentiniz var, BUNU HATIRLAYIN!