Hatay Mahalli Haber
MENÜ
Tamer Yazar
Tamer Yazar
yazar5@hotmail.com
Paylaş Paylaş Paylaş Yazı 141 defa okundu.

İdlib için Rusya ile anlaştık Peki Şamı nerede unuttuk

Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian’ın dediği gibi…

 Putin ve Erdoğan arasında geçtiğimiz günlerde üzerinde uzlaşılan İdlib Anlaşması güzel olmasına güzel de, bu durum, var olan savaşı tamamiyle sona erdirmiyor ! Aksine, bir şeyler hala eksik, hem de çok eksik… Çünkü Ankara, Şam detayını görmezden gelmeye ısrarla devam ediyor… Şam adına görüşme yapan Moskova ile konuşurken, asıl muhatabını masadan uzak tutuyor ve 2011’deki politik tavrını inatla sürdürüyor…

 Peki, bu şimdilik mi ?

Yoksa yarın her şey değişir mi ?

 Çünkü İdlib'de tampon bölge kurulma çabasının, olası bir askeri operasyon olasılığını rafa kaldırmak ve kitlesel düzeyde yaşanabilecek bir göçü önlemek için yapılan bir girişim olduğunu hepimiz biliyoruz, ki tüm bunlar olurken de Şam’ın Moskova nezdinde bir adım geride beklediğini de, ama askeri birlikleri konusunda teyakkuz durumunu sabit tuttuğunu da…

 Peki, mevcut Şam Yönetimi ile ‘üstü kapalı görüşmeleri’ Moskova üzerinden yapma gayreti daha ne kadar sürer, soralım mı ? Çünkü dünden bugüne atılan sloganların ertesinde, Esad (Ankara’nın ya da yandaş basının ifadesiyle, Esed) ile tokalaşan bir Ankara fotoğrafı bizleri çok da şaşırtmayacak ! Özellikle de, daha düne kadar ‘Eyyyyyy AMERİKA...’ deyip de, ardından millete ellerindeki tüm Amerikan üretimi telefonları kırdırtacak kadar ileri giden sloganlarımızı ‘Amerika ile ticari anlamda masaya oturduğumuz’ gerçeği ile taçlandırdığımızdan beri…

 Aslında Şam ile tokalaşmak o kadar da kolay değil !

 Ankara’yı da anlamak gerek…

 Şam’a karşı savaşması için binlerce Suriyeli sivili askeri anlamda eğitip geriye çekilmek o kadar da kolay değil… 2011’den bu yana yaşanan çatışma ortamında bulunan, birer savaşçı halini alan, bunun için eğitilen, ellerine silah teslim edilen kalabalıkların Şam tarafından ‘hiçbir şey olmamış gibi’ kabul edilmesi kolay değil… Ankara’nın, tüm bu kalabalıkları Şam’ın yanında durarak karşısına alması ise hiç kolay değil… Hatta çok da mümkün değil…

Peki, ne olacak ?

Suriye’de ne olacak ?

Rusya, şu ana kadar ki kazanımlarından geri adım atacak mı ? İran, Şam üzerinde bu kadar kontrol sağlamışken, askeri ve siyasi ilerleyişine mola alacak mı ? Peki ya Amerika… ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’un son ifadesi buna dair… ‘İran birlikleri ve İran’a bağlı milisler Suriye’yi terk etmediği sürece, biz de ayrılmayacağız!’

Anlaşılan o ki, elde pimi çekilmiş bir İdlib var !

Ve gayri resmi ‘paylaşım alanları’ ile bir Suriye !

Merak edenler için bir kez daha hatırlatalım…

-

Suriye-Türkiye sınırında yer alan İdlib'de üç milyon kişi yaşıyor. Burada 60 binden fazla silahlı örgüt üyesi olduğu tahmin ediliyor. Hatırlanacağı gibi, daha önce Suriye hükümetinin düzenlediği askeri operasyonlarla geri aldığı Halep ve Deraa gibi yerlerden çıkartılan silahlı örgüt üyelerinin de silahlarıyla birlikte İdlib'e gitmelerine izin verilmişti.

İdlib, şu anda Suriye'de CİHATÇI grupların ve silahlı MUHALİF örgütlerin elinde kalan son büyük eyalet konumunda. Buranın yeniden Suriye hükümetinin kontrolü altına geçmesi halinde, 7 yıl süren üç savaşın ardından Suriye hükümeti ülkenin çok büyük bir kısmını yeniden yönetimi altına almış olacak.

İdlib, 2015 yılından bu yana cihatçı örgütlerin kontrolü altında bulunuyor. Bir dönem burada "El Nusra Emirliği" kurulmuştu. Şimdi ise İdlib 'in yüzde 60'ı, El Kaide'nin Suriye kolu El Nusra'dan dönüşen CİHATÇI Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) örgütünün kontrolünde.

-

O yüzden, İdlib için bir araya gelen Ankara ve Moskova’nın planladığı gibi, 10 Ekim tarihine kadar tüm silahlı muhalif örgütlerin ellerindeki füze sistemleri, top ve tank gibi ağır silahların bölgeden çekilmesi (silahların teslim edilmesi değil!) sağlansa bile, bu grupların gelecekte NE olacaklarına ve NASIL bir şekil alacaklarına dair cevap verebilenimiz hala yok, ki asıl sıkıntı da bu… İdlib’i pimi çekilmiş bir bomba halinde tutan gerçeğimiz tam olarak bu…

Peki, olası bir göçü önlemek bu şartlarda bir başarı mı ?

Silahtan arındırılmış bölge fikri bir başarı mı ?

Hele ki, silahtan arındıramadığımız on binlerce silahlı ‘cihatçı’ radikalin sınırlarımızın biraz uzağında beklemeye devam ettiğini bilirken…