Herkesin bir hikayesi var Ve hayatı yeniden keşfedişi
Geçen gün bir yazı paylaşıldı, “Hakan Denker’den nefis bir hayat analizi…” diye, ki paylaşan kişi “Okumazsanız eksik kalırsınız...” diye de eklemiş ardından !
Eksik kalmama adına mı bilemedim ama, merak ettim…
Dayanamadım, okudum…
Sanırım…
Yok, eminim…
Ben de yazdım bir benzerini…
Ama yazıp yazıp bir köşeye attım sanki…
Benzer örnekleri sıralamıştım hatta…
Hayatı keşfediş hikâyesiydi o da…
Geç kaldığımız bir hayatın…
Keşkelerle dolu olan hani…
Tanıdıktı o yüzden…
Bendekiydi…
Eminim sizin de buna dair karaladığınız bir hikâyeniz var…
NE YAPIYORUM ya da NEREYE GİDİYORUM diyen bir hikâyeniz…
Haklısınız, önce eldeki başlasın…
İşte o kelimeler…
-
30’lu yaşlardayken, kol saatim 5000 liraydı. Bugün 52 yaşımdayım ve babamın 80 yıllık saatini kullanıyorum, 10 liraya almış. İkisi de aynı zamanı gösteriyor.
Yine 30’lu yaşlarımdayken, ceylan derisinden cüzdanım vardı, 400 dolara almıştım. Bugün 52 yaşımdayım, cüzdanım sıradan, 30 liralık yapay deriden. İçine ne kadar para koyarsam koyayım, bir fark yok! Pazarda kimse cüzdana bakmıyor.
30’lu yaşlarımda tripleks bir villada oturuyordum. Bugün, 1 oda 1 salonda yaşıyorum. Ve aynı yalnızlık var evin her köşesinde, tıpkı koca villada olduğu gibi.
30’lu yaşlarımda BMW arabam, motosikletim vardı. Şimdi 52 yaşımdayken. Onlarla gittiğim aynı yerlere otobüsle gidiyorum, ki hemen hemen aynı sürede ve yine hemen hemen aynı konforda.
Ve gençken, pahallı içkiler içerdim, şimdi 30 liralık şarap içiyorum. 4. kadehten sonra aynı sarhoşluk var. Sadece pahallının farkı cebimde kalıyor!
Mutluluğu lükste, markada, pahallı tatminlerde yaşadığımı zannederdim. Şimdi mütevazi bir hayatta, daha sakin, ama huzurlu olduğumu fark ettim.
Seçimleri, 30’lu yaşlarımdakileri ölçü alarak yapanlarla, 52 yaşımdakileri ölçü alanlar arasında tek fark var…
Son virajda hafızada kalacak olan, nefes mesafesi yaşanan sevgi ve tutku olacak. Elimi tuttuğunda, kolumdaki saatin fiyatı ya da markası değil, hissettiğin güven, sıcaklık ve kalbindeki mutluluk kalacak. Zaten yaşlanıyorum.
Anılarımda, markalara değil, duygulara yetecek kadar enerji var.
Keşke aynı pencereden bakabilseydik…
-
Markalar mı, duygular mı ?
Sanırım, hikâye sahibinin kendisini 52’sinde keşfedişi gibi olacak, kendi keşiflerimiz de… Sosyal medya mezarlığında BİZ olmayan profiller açarak, LIKE ve RT almak için çırpınan hallerimiz biraz buna dair… MUTLU ve SORUNSUZ yüzler paylaşarak, KISKANILAN olma ihtiyacı da…
En komiği de, akıllı telefonlarımızın buna dair fonksiyonlarla zenginleştirilmiş olması ! Ruh hallerimizin karanlık tarafını bizden önce keşfeden şirketlerin bu kadar yüksek karlılıkla ilerlemesine şaşırmamak gerek o yüzden !
Sistem tarafından içi boşaltılan nesneleriz galiba !
Ardından yeniden doldurulanlarız !
Dolduruldukça da boşalanlarız !
Abarttım mı ?