Herkes sussun istiyorlar PEKİ SUSACAK MIYIZ
Buna sizin cevabınız NE olur bilmiyorum ama… 2 Aralık’ta, BASIN ve İFADE özgürlüğünün kısıtlanmasına karşı SÖZÜMÜZ VAR diyenler bir araya geliyor… Kelimeleri GÖZALTINDA, kelimeleri TUTUKLU bir ülkede yarına dair umudu elden ele, yürekten yüreğe taşıyanlar toplanıyor… Barış istedikleri için işlerinden çıkartılan ve yargılanan akademisyenler için, MÜVEKKİLİNİ SAVUNDU diye tutuklanan avukatlar için, GERÇEKLERİ YAZDI diye hapse atılan gazeteciler için SÖZÜMÜZ VAR diyenler, ama en çok da ADALET diyenler yürüyor.
İstanbul Kadıköy’de…
Mehmet Ayvalıtaş Meydanı’nda…
Katılmak istersen, saat tam 14.00’te…
Çağrıları mı ?
“Herkes sussun istiyorlar. Kimse düşünmesin, konuşmasın, itiraz etmesin; herkes biat etsin…
O yüzden gazetecileri TUTUKLUYORLAR, akademisyenleri üniversitelerden TASFİYE ediyorlar, haklarında davalar açıp YILDIRMAYA çalışıyorlar. Boyun eğmemekte ısrar edenler SAVUNMASIZ kalsın diye avukatları hapse tıkıyorlar.
Peki, bu karanlık tabloya razı mı olacağız? Elbette ki HAYIR! Çünkü bizim hakikate, barışa, demokrasiye, eşitlik ve özgürlüğe sözümüz var. Sözümüzden feragat etmeyiz. Çünkü biliyoruz ki, sözün bittiği yerde faşizm başlar.
O yüzden sözünü al da gel! Sözünü söylemek için gel.Kadıköy Mehmet Ayvalıtaş Meydanı’na gel! 2 Aralık 2017 Cumartesi, saat 14.00’te el ele, göz göze, söz söze yürümek için gel!”
Net… Çok net… Ama korkuyorsan, değil ! Korkuyorsan, içine daldığın sisin içinde kaybolup gidiyorsan, hiç değil ! Ne istediğini bilmiyorsan, emin değilsen, asla değil ! Bugünün umutsuzluğunda YARINI kurtarma derdin yoksa hele ki, mümkün değil !
Hani bir yazarın dediği gibi…
“YARIN, bugünü yaşanabilir hale getiriyordu. Kendimizi bir binanın tepesinden hep beraber boşluğa bırakmayışımızın tek nedeni, YARINDI!”
Haklısınız…
Eldeki YARIN için o 2 Aralık…
Elde kalabilmişlerin YARIN’ı için…
Çünkü unuttuk birbirimizi, kaybettik… Öyle ki… “İnsanlar geçiyor sokaklardan, kendi ölüleri omuzlarında…” diyen şairin dizelerindeki gibi acılarımızı birbirimiz noktasında YALNIZ bıraktık… Yaralarımızı pansuman etmek yerine daha çok kanattık…
Çocukken annemiz derdi ya hani, UYUYUNCA GEÇER…
Yok, olmuyor artık…
Geçmiyor…
O yüzden boşuna dememiş Pavese !
“Kaç yaşında olursan ol, uyuyunca GEÇECEKMİŞ gibi gelecek. Kaç yaşında olursan ol, uyuyunca geçmeyecek...”
Madem eldeki gerçek bu ! Madem uyumakla geçmeyecek… O zaman uyanık kalma zamanı… En çok da, yaralarımızı birbirimize emanet edecek kadar güvenme zamanı… 2 Aralık’ta Kadıköy zamanı… Çünkü başka bir dünya MÜMKÜN diyoruz biz…Daha mutlu yaşamlar yaratabiliriz diyoruz biz… Çünkü eldekinden mutsuz olanlarız biz…
O yüzden de geldiğimiz, GETİRİLDİĞİMİZ halin serzenişi Charles Bukowski ile aynı…
Ve diyoruz ki…
Hangi çiçek, diğerini “sarı açtı” diye ayıplar?
Hangi kuş, “farklı ötünce” diğerine yasak koyar?
Derisinden, dilinden ötürü öldürülüyor insanlar.
Ah insanlar!
Her şeyi bulup kendini bulamayanlar…
2 Aralık’ta birbirimizi ve kendimizi BULMA umudu ile diyelim mi ?