Hem konuşalım Hem ritim tutalım
Hafta sonu, Hatay Kültür Varlıkları Koruma Bölge Kurulu tarafından YENİDEN YAPILABİLİR şeklinde ONAY’ın çıktığı Vakıf İşhanı yanı başından ilerlerken, BALYOZ ve ÇEKİÇ sesleri arasında adımladık, ki ister istemez de SÖKÜM BAŞLADI mı diye sorduk, kendi kendimize…
Ama durum bu değil…
Yani SÖKÜM, kurumsal değil !
Türk işi, ÖZEL sektör eliyle !
Ama biraz fazla ÖZEL !
Öyle ki…
Sökümü yapanlar, HURDACILAR !
Normal şartlarda ve normal işleyen bir ülkenin gayet sakin ilerleyen bir kentinde, beklenti nettir… Aslında beklenti de, soru da o netlikte bir adım öne çıkar ve cevap bekler…
Soru mu ?
Sahi…
Hakkında YIKIM kararı verilmiş resmi-KURUMSAL bir binanın SÖKÜM işlerinin de aynı resmi –KURUMSAL kimlik içinde olması gerekmez mi ?
Cevap mı ?
Var mı yok mu bilmiyorum ama… Tüm o sesleri, ama tüm özgürlüğüyle, kentin en işlek insan trafiği içinde rüzgâra karıştıranlar o kadar rahat ki, ACABA ZABITA mı geliyor diye tedirgin değiller ya da POLİS Mİ müdahale eder kısmında takılı kalmıyorlar…
Rahatlığımıza sağlık…
Belki de Amerikalı Mizahçı Leo Rosten gibi yapıp, o BALYOZ ve ÇEKİÇ seslerine ufak espriler, nedenler, gülümsemeler, hayat hikâyeleri, hatta daha fazlasını etiketlemeliyiz, çok DÜŞÜNMEDEN…
İçinde bocaladığımız hayat dair, Rosten der ki…
Bugün yaşayacağım her şeyi ben seçeceğim;
Ya kızacağım, yağmura etrafı ıslatıyor diye, ya da seveceğim onu, çiçeklerimi suladığı için...
Ya sıkılacağım, param yok diye, ya da harcamalarımı planlayıp, müsriflikten uzak kalmaya çalışacağım...
Ya sızlanacağım bozulan sağlığıma, ya da hayatta olmayı kutlayacağım...
Ya içli içli sitem edeceğim anne babama, beni büyütürken veremedikleri şeyler yüzünden, ya da onları yürekten seveceğim beni dünyaya getirdikleri için...
Ya sıkıntı basacak dikenli güllere katlanmak zorundayım diye, ya da dikenlerin gülleri var diyerek umut dolacağım...
Ya kaybettiğim dostlar için yas tutacağım, ya da yeni insanlarla yeni dostluklar peşinde koşacağım...
Ya işe gitmek zorunda olduğum için mızırdanacağım, ya da gidecek bir işim olduğu için sevinç dolacağım...
Ya ev işleri yapmak eziyet olacak bana, ya da işlerini yaptığım o evde aklımı, ruhumu ve bedenimi barındırabildiğim için minnettar olacağım...
Belki yeni şeyler öğrenmek istemeyecek canım… Ya kızgın olacağım -öğrenmek gereken ne çok şey var- diye,
ya da ufak tefek de olsa faydalı ne varsa öğrenmeye çalışacağım...
*
Devamını biz mi getirsek…
Anlayacağınız… Ya BURASI TÜRKİYE deyip dertlenelim, hatta vazgeçelim ya da o BALYOZ ve ÇEKİÇ seslerinin temposuna uyumlu adımlarla, RİTİM tutalım, ki ÇOK akıllı geçinmek yerine, durumu biraz da deliliğe vuralım :)
Belki de ara ara bizlere düşen de budur…
Hafif delilik halleri !
Ne dersiniz…