Helalleşilemeyen acılar Biraz tutsak biraz gözaltında
“Bu ülkede iktidarlar hep değişti, ama ülkenin makûs tarihi hiç değişmedi… Farklı topluluklar, ağır yaralar taşıyor… Benim Partimin de geçmişte açtığı derin yaralar var… Bu yaraların kapanması için bir helalleşme yolculuğuna çıkıyorum…”
Evet…
CHP Lideri başlattı başlatmasına da…
ACI denende bile anlaşamayan Ankara adına ne yapacağız, bilmiyorum !?
28 Şubat’tın yaralarında…
Roboski’de bombalananlarda…
İkna odalarında baskılananlarda…
Sivas ve Kahramanmaraş olaylarında…
Diyarbakır hapishanesinin çığlıklarında…
Varlık Vergisi’nin azınlık mağdurlarında…
6-7 Eylül olaylarının talanında…
Gezi’den damlayanlarda…
Soma’nın tekmesinde…
1915’in gerçeğinde…
Mısra Öz’de…
…beraberce duramayacaksak, nasıl helalleşeceğiz ?
Benim ACI dediğime diğer sırtını dönüp gidecekse, nasıl temizleneceğiz ?
Benim gerçeğimi diğeri hep inkar edecekse, bu yolu nasıl tamamlayacağız ?
Dendiği gibiyiz aslında !
-
…değişen bir şey yok !
güneş hâlâ batıyor…
sabahlar hâlâ doğuyor…
kahvenin tadı hâlâ acı…
yıldızlar hâlâ parlak…
…ve biz, hala uzağız birbirimize !
-
Niye bilmiyorum ama,
…acılarımızda bile yan yana duramıyoruz !
HELALLEŞELİM derken bile inandırıcı olamıyoruz !
Kalp kırıyoruz…
Aslında kırılan şey sadece kalp de olmuyor…
Yaşanan acıların yerleri bir kez daha kanıyor…
Bu durumu da en çok,
…çocuklarını PKK’dan almaya çalışan Diyarbakır Anneleri üzerinden yapıyor, ama bunu yaparken de Cumartesi Annelerinin yorgun mücadelesinin o hiç vazgeçmeyen çaresiz bekleyişini YOK sayıyoruz… Oysaki konu çocuklar olduğu kadar, ANNELER… “İnsanın kalbinden daha büyük çöl, insanın kalbinden daha derin göl var mı ki ? Yangında burada, yağmurda” diyen ANNELER…
Bir yerde okumuştum…
Der ki orada; “Hangi düşünceye meyilli olursan ol; hangi doğruya yanlış, hangi yanlışa doğru dersen de, üslup, insanın kapısını açan en güzel anahtar…”
Biz mi ?
…anahtarları, birbirimizin üzerine kapattığımız kapıları aralamak için değil, açılan kapıları üst üste kapatıp, bir diğerini karanlığa itmek için kullanıyoruz !
…ve yine unutuyoruz !
“Toprağa beraber dalacağız... Ve bir gün yabani bir çiçek bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse,
sapında muhakkak iki çiçek açacak… Biri sen, biri de ben…”
Haklısınız…
“düşün” demiş, Nazım Hikmet
Düşün !