Haydi Ankara !!! KİM TUTAR SENİ !?
"Boykota devam edeceğimize söz veriyoruz" diyen Bilal Erdoğan'ın İSRAİL'İ ve ürünlerini BOYKOT çağrıları yaptığı, ancak Ankara'nın ne ihracatta ne de ithalatta İsrail'le ticari bağlantılarını asla koparmadığının sonradan anlaşılacağı Ocak 2024 tarihli miting alanını dolduran on binler arasında, ilginçtir, AKP / MHP destekli hükümetin bakanları da vardı ! Filistin davası sürdüğü müddetçe hayatlarında boykota yer açacaklarını vurgulayan Bilal Erdoğan'ın konuşmasıyla coşturulan on binler ne bilsin ki, onların boykotuna ne AKP ne de MHP katılıyor, hatta devletin bu konuda adım atma düşüncesi bile olmamış, o ana dek !
Haklısınız,
...gazetecilerin ortaya çıkardığı İSRAİL İLE TİCARETE SON GAZ DEVAM EDİYORLAR gerçeği sayesinde, Gazze'de süren kanlı savaşın Ankara nezdinde yükseltilen sloganlarının bir arkası olmadığını anladık, ki zaten bunun ardından başladı, tüm o TİCARİ yaptırımlar !
Başladı başlamasına da, en çok slogan atanların en fazla ticaret yaptığını da öğrendik...
Bir şeylerin ters gittiği her dönem, DİN ve MİLLİYETÇİLİK üzerinden gaz verilen toplum katmanlarını dalgalandırmayı çok seviyoruz, ki gariptir, işe de yarıyor ! Sloganlarla işgal edilen fakirliğini, işsizliğini, geçim derdini, kirli siyasetin onlara kaybettirdiklerini, yaşanan yolsuzlukları, geçilen iltimasları, liyakatın sıfırlandığı makam koltuklarını, mülakat odalarında geleceklerini kaybeden gençleri, ay sonu hesabında kaybolan hayatları, kiraya bile yetmeyen maaşları, açlık ve yoksulluk sınırı altına hapsedilen yorgun düşmüş ömürlerini UNUTANLARA din ve milliyetçilik üzerinden VATAN / MİLLET sloganları attırırken de, sloganı her dönem bol, ama gerçeği de bir o kadar az hayatları uyutmaya devam ediyoruz...
Ama madem MEHTER Marşı eşliğinde yürümeye başladık, hedef de Kudüs ve Mescid-i Aksa; Norveç, İspanya ve İrlanda'ya katılsak mı ? 28 Mayıs'ta Filistin'i resmen bağımsız bir devlet olarak tanımaya hazırlananlara eşlik etsek mi ? Gazze sloganları attırılan on binleri BOYKOT eşliğinde, hele ki bakanların da katılımıyla coştururken, adımlarımızın arasını biraz açsak mı ? Avrupa Birliği ve ABD'nin terör örgütleri listesinde yer alan Hamas'ın militanlarını Türkiye hastanelerinde tedavi ettirip çatışma alanlarına gönderir halimizin çıtasını biraz daha yükseltsek mi ?
Bu işler, öyle slogan atmayla olmuyor !
Meydanlara doldurulanların alkışlarıyla hiç olmuyor !
Madem, Hamas militanlarını ülke hastanelerinde tedavi ettirecek kadar ileri gidiyor, bölge politikanız, bile isteye bir ülkeye karşı savaşan silahlı bir örgütü devlet imkanlarıyla destekler hale geldiniz, Suriye'deki gibi, buradan bir geri dönüş yok, olamaz da, bunu bilesiniz...
Bence,
Norveç, İspanya ve İrlanda'dan önce, Ankara, erken bir gol atsın ve Filistin'i tanısın !
Hani madem Hamas da Kuvay-i Milliye, liderlerine de birer ofis açılsın !
Hatta ofis de yetmez, Büyükelçilik oluşumu için ilk adımlar atılsın !
Ama bunları yaparken de Tel Aviv Büyükelçiliği kapatılsın !
İsrail'in Türkiye'deki diplomatik varlığı sonlandırılsın !
Aslında, 15 Kasım 1988’de sürgünde ilan edilen Filistin Devleti’ni ilk gün tanıyan ülkeler arasında yer alan bir ülke, Türkiye ama... Bugün gelinen noktada, tarafını çok keskin hatlarla netleştirmiş de bir Ankara var elde ! Söylemleri de politik tercihleri de böylesine sertleşmiş bir Ankara'nın, o yüzden, 1988 tavrını güncelleştirmesi gerekiyor ! Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas yerine, Hamas ve liderleri ile görüşmeyi bir tavır olarak ortaya koyanların, yol haritalarını daha net bir şekilde deklare etmesi gerekiyor !
Buraya kadar yazdıklarımız, olması gerekenler değil, Ankara'nın tercihleri !
Ama madem tüm köprüleri yaktık, yakıyoruz, KİM TUTAR SENİ, hatta tutmuyor kimse seni, yürü !
Yürü de,
...ne KANDIRILDIK ne de ALDATILDIK diye geri gel, dün gibi !
Bu defa ki yaşananları, tüm maliyetiyle, ama cesaretle de üstlen !