Hayatı ilham olanlar Hayata anlam katanlar
Bazıları, kendine ait bir yol çizmek yerine, denenmişte ilerler…
Denenmiştir çünkü…
Diğerlerine göre güvenlidir…
En azından ayak izleri hala derindir…
Onlara basa basa ilerlemek, hayat olur bazılarına ama…
Hayat,
…kendi hikayeni sahneye taşıman için sana verilmiş bir hediyedir aslında ! Başkalarının ayak izleri, o hediyeyi de her adımda gömmektir bir bakıma ! O yüzden, omuzlamalı o hayatı ve ağırlığınca da adım atmalı !
Bugün, bu hediyedeyiz…
Herkese hediye olmuş birinde, Hayrettin Karaca’dayız…
Bilmiyordum mesela,
…kırmızı süveteri delik deşik olmasına rağmen, hala üzerinde kalmış, yıllarca… Ayakkabısı yamalıymış… Sökük paltosunu, pantolonunu, yakalarını ters yüz ettiği gömleklerini yıllarca kullanmış… Hatta 10 yıl hiçbir şey almamış üzerine…
“Karaca” markasının ve “TEMA” Vakfı’nın kurucusu Hayrettin Karaca’yı okumak, o yüzden daha anlamlı kılıyor, bir yaşam yolu ve mücadelesi inşa etmeyi, ona sahip çıkmayı, en çok da hayat için ayağa kalkmayı !
O, öyle bir yola ayak izlerini bırakmış ki;
‘Param var, ama tüketmeye hakkım yok’ diyerek, ‘al, tüket ve yok et’ diyen tüketim toplumuna açtığı savaşla gurur duymuş hep… Dünyada, tüm insanları doyuracak kadar yiyecek olduğunu, ama gözü aç olanları doyuracak hiçbir şeyin olmadığını, komşuyu aç bırakmayan kültürün ise yeniden dirilmesi gerektiğini söylemiş…
Haklısınız…
Dedikleri,
Unuttuklarımız…
Geride bıraktıklarımız…
‘Bir zamanlar’ diye de hatırladıklarımız…
Devamı, Karaca’nın kendi kelimelerinden gelsin o zaman;
-
Ben, bir kasaba çocuğuyum... Varlıklı bir ailenin çocuğuydum... Ama herkes eşit şartlarda oynardı, sokakta... Bütün çocuklar gibi ben de yalınayak oynardım... Akşam olduğu zaman, annem seslenirdi… Elime bir kap sıcak yemek verir, kulağıma eğilip, ‘Komşu teyzeye götür’ derdi… Etrafımızda bizi duyacak kimse yoktu, ama bu, bana verilen, ‘Aman kimse görmesin Hayrettin’ mesajıydı...
Komşu teyzenin yağını, odununu kim alır, kimse bilmezdi... Paylaşma düzeni vardı... Savaştan çıkmış bir Türkiye’de “fakirim” diyen çoktu… Ama “açım” diyen yoktu... Oradan aldım bu kültürü… Kaybolan da budur, giden tam olarak budur...
Ama Anadolu’yu gezerken görüyorum ki, bu değerleri hala yaşatanlar var…
-
UMUT, demiş Karaca…
Gerisinde o umudu bize bırakırken de, ‘MİRASIM’ diye de eklemiş !
‘Açlıktan ölen her çocuğun katilleri vardır’ diyen Karaca, ihtiyacından çok daha fazlasını tüketerek sınıf atlamaya çalışanları suçlarken, haksız mıymış sahi ?
Garip gelmesin, ama o da bizim gibi ‘UYANDIM’ diyenlerden !
Nasıl mı?
-
Benim de vardı, 40 tane kravatım… O zamanlar 30 yaşındaydım… Ben de tükettim, ama bilerek yapmadım bunu ! Artık farkına vardım bunun… Ne zamandır alışveriş yapmadığımı hatırlamıyorum bile ! Kendime sadece kitap alıyorum... Nedir benim ihtiyacım; doymam, sağlığım, barınmam, kuşanmam ! Bunun dışında hiçbir şey tüketmeye hakkım yok…
-
Tüm bu anlatılanların neresindeyiz bilmiyorum ama;
Ara ara bu tür sohbetleri yaptığım ortamlarda karşılaştığım bir söz var ! HAYAT denen ringden kaçmak için sıkça kullanırız hatta ! “Memleketi ben mi kurtaracağım” diyen hani ! İşte Karaca, “BİR, ÇOK GÜÇLÜDÜR” diyen bir hayat yaşamış, memleketi kurtarma adına ! Bunu yaparken de kendi BİR’ine bizleri de BİR BİR eklemek istemiş !
O istemiş istemesine de…
Biz ne istiyoruz ?
Kendi BİR’imizde ne kadar güçlüyüz ?