Hayat mı biz mi Eldekinin suçlusu kim
Bebeklere, yeni açan çiçeklere ve yavru kedilere bakıyorum sokakta… Hayatın duası da onlar… “Bu sefer iyi olsun” duası hepsi... Dünya, her gün ve her an belki de dua ediyor… “Bu sefer iyi olsun” diye her dilde, sözcüksüz olanlarda bile…
Dua ediyor musun sen de?
Bu gürültüde…
İçinin içinden…
İçinin çekirdeğinden, diliyor musun ?
Kimseye, sevmediklerime bile bir şey olmasın,
diyor musun?
Haklısınız…
Diyenimiz az…
Yok, dua edenimiz çoktur…
Ama duaları sınırlıdır, çokça da kendisiyle…
Başkalarına yer vermez, hele ki sevmediklerine…
Dua eder etmesine de, ÖNCE BEN der…
Bizi bu hale getiren toplum mu ?
İçinde yaşadığımız şartlar mı ?
Yoksa sadece bir tercih mi ?
Garip bir yalnızlaştırma değil mi bizimkisi ?
Geçen bir şeyler okudum, tam da buna dair…
Aslında NEDENİ BU MU diye sorduğum bir şeyler…
Şükrü Erbaş’ın ‘Sarkacın Kalbi’ kitabından…
Ama okudukça da ‘BENDE Mİ?’ dedim…
Belki de ‘HEPİMİZ’ diye ekledim…
-
“Ona söylenen bütün sözler ‘SUS’ diye başlamıştır… Bütün nesneler ‘CIS’ diye tanımlanmıştır… Bütün meraklar ‘HAYIR’ diye yanıtlanmıştır… Bütün sevinçler ‘AYIP’ diye kınanmıştır… Bütün sokaklar ‘İÇERİ’ diye bitirilmiştir… Bütün ufuklar ‘OTUR’ diye karartılmıştır… Bütün büyükler ‘DOĞRU’ diye kutsanmıştır… Bütün oyunları ve arkadaşları ‘KÖTÜ’ diye paylanmıştır…
Kendisi yoktur artık… Bu yüzden ÖTEKİ de yoktur... Yalnız bile değildir… Yalnızlık duygusu yoksunudur… Şekilsizdir... Herkese benzediğinden, özü de yoktur... Cümlesiz ve fikirsizdir… Kendi ‘mahallesi’ dışında eli ayağı dolaşır... Çocukluğu olmadığı için, ne anısı ne de geleceği vardır… Acısı varsa da, kimsesizdir…
Her geçen gün sayıca büyüyor bu kimsesizler ordusu… Her köşe başında, her pencerede, her iş yerinde, her metroda, her köprü altında, her okulda, her yerde her geçen gün daha da kimsesizleştiriliyorlar...
-
Belki de buyuz…
Bencilliğimiz de bundan…
Yaşamı es geçişlerimiz en çok da…
Hatta konuşmayıp, susarak yaşamamız da…
Olana kafa sallayıp, fazlası için mücadele etmeyişimiz de…
Peki, dürüstçe şuna cevap verin şimdi !
‘SUS’
‘CIS’
‘HAYIR’
‘AYIP’
‘İÇERİ’
‘OTUR’
Komutları hala kontrol ediyor mu sizi ? Birilerinin işareti, kafa ya da parmak sallayışı yolunuzu ve fikrinizi değiştiriyor mu ? Bir şeylerin ONAYI için yaşamınızı bekleyişe almaya devam ediyor musunuz ? Ertelediğiniz cümlelere yenilerini ekliyor musunuz ? Peki, hikâyeniz! Onu kim yazıyor ? Yaşam hikayenizin kelimelerine kim karar veriyor ? Onu da teslim ettiniz mi ?
Şimdi gelelim asıl sorumuza…
Sahi, tüm bu SORU ve KOMUTLAR kalabalığında ‘NEREDEYİM’ diye sorduğunuzda…
Neredesiniz ?
İstediğiniz yerde mi ?
Yoksa İDARE EDER mi ?
Unutmadan…
Finale şunu da ekleyin…
Mutlu muyum ?