Hayat deneni ERTELEMEYİN
-
Hayat, öyle bir şey ki;
Ne ifade edebiliyorsun, ne iade…
-
O yüzden, “hayat deneni ertelemeyin” derim ben !
Yaşayın…
Eldekini…
Avuçtakini…
Size verileni…
Alabildiğinizi…
Koparabildiğinizi…
Ertelemeden, rafa kaldırmadan, o anı, ‘ŞİMDİ’ kısmını !
Niye mi ?
Cevap, bir hikâye olsun, o anlatsın… !
-
Bir kutu olgun sulu armut alan yaşlı kadının hikâyesini biliyor musunuz?
Her gün çürükleri yiyordu, en iyisini ise hep yarın için saklıyordu. Yarın ve bir sonraki gün, hep çürüyenleri yedi. Bu işlem, armutlar bitene kadar her gün tekrarlandı.
Sonuç olarak, yaşlı kadın tek bir iyi armut tadı dahi alamadı!
Bir keresinde harika bir söz okumuştum; “sonra” denen yol, “asla” denen bir ülkeye çıkar, diye…
Burada ve şimdi yaşa!
Karar ver!
Harekete geç!
Bu bedende ikinci bir hayat olmayacak!
Güzel yemeklerden yiyin ve için…
Taze kazın tadını çıkarın, dondurmayın…
Taze bir elmanın meyvesini tadın, sululuğunu kaybetmesini beklemeyin…
Şık bir elbise giyin…
En sevdiğiniz kahveyi için…
Kitap okuyun, seyahat edin…
Son olarak da;
…zaman yetersizliğinden dolayı hazırlanması sürekli ertelenen pastayı, pişirin!
Ve en önemlisi de;
…daha sonraya ertelemeyin.
Aşkın sonuna kadar gidin…
Sarılın, sevdiklerinizi öpün…
Kalbinize karşı cömert olun…
İnan, bütün bunlar, seni mutlu bir insan yapacak ve mutlu bir insan, HER ŞEYİ yapabilir!
-
Bugün, bu hikayenin tam tersiyiz, fark ettiniz mi ?
Bir kere, hiç mutlu değiliz !
İkincisi, hep erteliyoruz !
Ne kendimize, ne de yapabileceklerimize inanıyoruz !
Korkuyoruz !
Haklısınız…
Parçaları kaybolmuş, yap-boz gibi artık insanlar… Kiminin ruhu, kiminin beyni, kiminin cesareti, kiminin kalbi yok… Tüm parçaları tamam bir insan bulursak eğer, şanslıyız… Kim bilir, belki biz de kendi parçamızda eksiğiz…
Tamamlansak mı ?
Hayata karşı, korkmadan bugünü yaşamak için en çok da…
Fernando Pessoa, Huzursuzluğun Kitabı’nda ne güzel demiş:
“Hayat, onu ne hale getiriyorsak odur ! Yolculuklar, yolcuların kendisidir…”
Düşünün…