Hatay Gastronomisinde Eski Roma da var mı
Kaç senedir Gastronomi kentiyiz ?
Peki, bu bize ne kazandırdı ?
Ne kadar büyük bir kalabalık yarattı ?
Tamam da, biz ne kadarlık bir fark yarattık ?
Diğer gastronomi kentleri ile arayı ne kadar açtık ?
BİZ FARKLIYIZ dedirten NELERİ ortaya koyduk ?
600 aşkın yemek mi !?!
Onlarca çeşit meze mi !?!
Yetmeli mi ?
Cevap KOCAMAN bir HAYIR olmalı !
Eski Roma’nın kentinde, toprağın altından çıkan sayısız fresk ve mozaikten bize yansıyan, sadece o dönemin görkemli zenginliği mi ? Binlerce yıl öncesinin kalıntıları arasından fısıldayan evlerin ve villaların zeminlerine eklenen renkli dünyalarının fotoğraf kareleri mi ? Dönemin yaşam kültürü mü ? Savaşları ve zaferleri mi ?
Peki ya yemekleri… ?
Bir yerde okudum geçenlerde; “Antik Roma’yı araştıran arkeologlar ve tarihçiler, bölgenin yemek kültürünün oldukça zengin olduğunu buldular... Bunu, freskler ve mozaikler gibi pek çok ipucu sayesinde anlamak mümkün…”
Hatta o zenginlik için,
Around The Roman Table
Food and Feasting in Ancient Rome
…adlı bir de kitap var, meraklısı için !
Patrick Faas’ın buna dair paylaşım yaptığı bir yemek kitabı bu… Antik Roma'daki mutfak gelenekleri ve teknikleri hakkında yazan Faas, 150 eski Roma tarifini kullanılır hale getirmiş… Merak edenler için, https://press.uchicago.edu/Misc/Chicago/233472.html , buna dair bir link…
Aslında konumuz,
…biz bu konuda NE yapıyoruz ?
Antik Yunan ve Romalıların neler yiyip içtiğine dair, arkeolojik kanıtlar kadar yazılı kaynaklara da sıklıkla rastlanıyor madem, bu kaynakları, antik dünyanın eşsiz gastronomik yaratımlarını bugüne, kendi mutfağımıza taşımak için NE yapıyoruz ?
Ve yine,
…merak edenler için, Andrew Dalby ve Sally Grainger’ın, Homeros Yunanistan’ından Roma İmparatorluğu’na süregelen mutfak kültürünü yansıtmak için, Yunan ve Latin metinlerinin temel alındığı “The Classical Cookbook” adlı kitabını da tavsiye edelim mi ?
Mesela,
Onlardan biri, Zeytin Çeşnisi; Yeşil ve Siyah Zeytinlerin çekirdeklerini ayıklayın… Doğrayıp, üzerine yağ, sirke, kişniş, kimyon, rezene, sedef otu ve nane ekleyin... Hepsini bir kaba boşaltın, üzerini örtecek kadar yağ dökün... İşte hazır… Romalı devlet adamı, hukukçu ve hatip Marcus Porcius Cato’nun aktardığı bu tarif, M.Ö. yaklaşık 200’e dayanıyormuş !
“Hekate’nin adasında”, der Semus, “Deloslular, Şafağın Tanrıçası İris’e ‘basyniai’ dedikleri bir yiyecek sunarlar… Bu, undan yapılıp bala bulanmış bir çörektir… Yanında ise kokkora (kuru incir ve üç ceviz) verilir...”
Roma döneminde yaşamış olan Apicius’u ise unutmamak gerek… Valiliği yanı sıra, önemli de bir gurmeymiş ! Yüzlerce tarif içeren ‘De re coquinaria’ isimli bir yemek kitabı varmış, Apicius’un... Roma İmparatoru Tiberius döneminde yazıldığı öne sürülen kitap, günümüze kadar gelebilmiş yemek tarifleri derlemesi olarak geçiyor…
Hatta bu konuda ulaştığım bir de isim var; Şirince Köyü Nişanyan Otel Sahibesi, Deneysel Aşçı, Müjde Tönbekici… Antik Dönem Yemek Workshop’ları yapıyormuş, hatta bunu fuar ortamlarına da taşıyormuş…
Özetle,
…Eski Roma, Eski Yunan derken, o kadar kültür ve medeniyetten bahsediyoruz ki, peki, GASTRONOMİ kimliğimiz bu kültür ve medeniyetlerle ne kadar besleniyor, biliyor muyuz ? Konuklarımıza sunduğumuz menümüz, bu antik yemeklerin kaçına sahip, farkında mıyız ?
Araştırsak mı ?
KADİM KENT / MEDENİYETLER KENTİ demekten vazgeçip, biraz da olanı solusak mı ?
Hatta tatsak, tattırsak…
Ama önce araştırsak !