Güzeldik, eskiden
-
Güzeldik biz, eskiden…
Sahiciydi her şey…
Eti için bir tek kasap amcayı severdik…
İki yüz elli gram kıymayı, ne de heyecanlı taşırdı babam… “Çorbaya mı , yemeğe mi katsam” derken, hepsine birden yetirebilen mucizenin adıydı, annem…
Ne de neşeliydi o sofra…
Sonra,
…güzel olmaktan mı sıkıldık ne, büyüdük birden !
Sahici gelmedi hiçbir şey… Eti için bir çok insana yaklaştık, seviyor gibi yaptık… İki yüz elli gram beynimizi ne de havalı taşıdık ! “Ona mı yaklaşsam, buna mı derken”, hepsinde birden İnsanlığımızı bırakmanın rezilliğiydi, yaşamak…
Güzeldik biz, eskiden, ama çok eskiden…
Uzaklaşmadan önce, bize sahici gelen şeylerden…
-
Sanırım, uzun zamandır okuduğum en güzel kelimeler…
Olcay Derecik öylesine güzel anlatmış ki, o ESKİ GÜNLER deneni… Ben de durdum, ama bana denende durdum… Anlatılanda, son paylaşılanda, etin gram haline ‘bir zamanlar…’ diye eklenende !
O zaman, gelsin hikayemiz;
-
Küçük kızımla, marketin et reyonu önünden geçerken, çocukluğum geldi aklıma ! Biz, doğu kökenli bir aileyiz ! Bizde yemekler öyle gram etle değil, en az yarım kilo, hatta 1 kiloya yakın etle yapılırdı ! Kemikli de olurdu o etler ! Hatta yemeğin sonuna doğru, üzerindeki etini yediğimiz kemiğin o en güzel kısmını, iliğini çıkartmak için kaşığımıza tersinden vurur, içindekileri çıkartmaya çalışırdık ! Güzel günlerdi…
Şimdi,
…küçük kızımla marketin et reyonu önünden geçerken, cüzdanımdaki paraya takıldım ! Alışveriş listem de belliydi, alacaklarım da, ama kafamda o ‘bir zamanlar…’ diyen hikayem beni öylesine güzel gülümsetti ki, sanırım, adımlarım o hikayeden kopamadı ve bir an kendimi et reyonunun önünde buluverdim ! Küçük kızımın eteğimi çekiştirmesiyle kendime geldiğimdeyse, reyon görevlisinin ‘ne istersiniz?’ sorusuna ne diyeceğimi düşündüm !
Ne isterdim sahi ?
Etiketlere baktım…
Anlamadığım o kadar isim vardı ki, ete dair !
Antrikot mesela…
Biftek ya da…
Bonfile,
Kontrfile,
Pirzola,
Nuar,
Tranç,
Pöçük,
Döş ve daha fazlası hatta !
Etiketler bana baktı, ben, o etiketlerin altındaki rakamlara… Tabi bu arada reyon görevlisini de unuttum, haklısınız ! Cevap bekleyen adam, merakla ne alacağımı sorup durdu ! Küçük kızımla da göz göze geldim o sıra… O da merakla ‘ne alacağız, anne?’ demez mi ?
Sanırım hepsi değil, o soru bitirdi beni !
Dayanamadım !
Çocukluğumun ilikli kemik hikayesi kadar olmasa da, cüzdanımdaki alışveriş listesinde kocaman bir delik açtım ve küçük kızımı mutlu ettim, tam tamına yarım kilo et aldım, yahni yapmak için ! Annemin yahnisinden yapmak için ! Hatırladığım hikayenin beni gülümseten ilikli hali için !
-
Siz, kaç gram ettesiniz bilmiyorum ama…
Siz SİZ olun, kendi hikayenizin sizi gülümseten halinden uzaklaşmayın !
Çünkü bu hayatı çekilir kılan tek şey, o ‘bir zamanlar…’ denen !