Gitsinler gitmesine de Geriye kalan ne olur kim olur
“Yorulan beden dinlenmek için bir yastık bulur, ama yorulan canı nerede dinlendirmeli?” diye soran
Georg Büchner’i okurken, bir şey anladım… Yorulan o ‘can’ Anadolu’ydu… Çok uzun zamandır yorgun olan bizdi… ÖTEKİ denendi… Cepheleştirilen coğrafyanın yeniden yazılmak istenen hikâyesiydi… O yeniden yazılmak istenende kendine yer bulamayandı… Yer bulsa da sindirilendi… Ve zaman içinde kaybolup gidendi…
Geçtiğimiz hafta İstanbul’daydım, uzun zamandır üzerinde çalıştığım ilk KİTABIM için… Öğrencilik dönemimde en sık adreslerimden biri olmuş Atatürk Kültür Merkezi’nin (AKM) önünden geçtim defalarca… İş makineleri ile yıkılmaya çalışılan, harabeye çevrilmiş AKM önünden her geçişimde, bu ülke adına yazılmak istenen o yeni (!) hikâyenin fısıltısında ilerledim… Ama sevmedim ! Fısıldananları sevmedim ! Küçük bir şehirden gelen ben gibi binlerce öğrenciyi devlet tiyatroları ile tanıştıran, hafta sonları klasik müzik konserleri ile keyiflendiren adresin getirildiği hali izlerken, nereye gittiğimizin sorgusunda ADRES aradım, ama bulamadım !
Ardından da, GİTSİNLER diyen bir şeyler okudum…
Kendinden olmayanı istemeyenlerin hikâyesini okudum…
Ve siz de okuyun istedim…
*
Önce Ermeniler gitsin, İstanbul'u İstanbul yapan değerleriyle; Dolmabahçe Sarayı'nı, Çırağan'ı, Kuleli'yi, Selimiye Kışlası'nı, Malta Köşkü'nü, Beyazıt Kulesi'ni, Dünyanın hayranlıkla bakakaldığı mimarilerini de alıp gitsinler. Giderken Ermeniler; Güllü Agop'u, Ara Güler'i, Mıgırdıç Magrosyan'ı, Onno Tunç'u, Garo Mafyan'ı, Adile Naşit'i, Cem Karaca'yı da unutmasınlar. İpek puşularını, Potinlerini, Nacarlarını, Vodistlerini, Çilingirlerini, Çömleklerini, Bakırlarını da alsınlar yanlarına Ermeniler. Topiği, Kuzu kapamayı, Çılbırı, Ciğer bohçasını da alsınlar...
Kürtler de gitsin; Kilimlerini, keçelerini, İlmek ilmek dokudukları halılarını denk edip gitsinler.
Yaşar Kemal'i, Ahmet Kaya'yı, Yılmaz Güney'i, Ahmed Arif'i, Aynur Doğan'ı sakın unutmasınlar. Cigerxun'u, Ahmede Xani'yi, Mem u Zin'i, Balıklı Gölü, Aynzeliha'yı, Surları, burçları Deliloyu, Halayı, Çaçanayı, Şemameyi de yanlarına alsınlar.
Zazalar da gitsin: "Homa zanu kafır kamu" diyerek.
Süryaniler de terk etsinler bu toprakları; Telkariyi, Basmayı, Nahit ustalarını, Dokumalarını, Dayr-ul Zaferan'ı da alsınlar yanlarına. Ha, Coşkun Sabah'ı da unutmasınlar!
Rumlar da gitsin; Giderken cumbalı ahşap evlerini, Arnavut kaldırımlarını, Ve Selanik türkülerini, O güzelim Rum meyhanelerini, Rakılarını, mezelerini de alıp gitsinler Rumlar.
Bulgarlar da gitsin; Şarkılarını, türkülerini… "Ayletme Beni"yi, "Arda Boyları"nı, Akıtmalarını, Börek, çörek, bozalarını, Komik aksanlarını, Naim Süleymanoğlu'nu, Sabahattin Ali'yi unutmasınlar.
Çerkesler de terk etmeli bu toprakları; Ama terk ederken de Türkan Şoray'ı, Nazım Hikmet'i, İsterlerse Çerkes Etem'i de götürsünler.
Lazlar; Fıkralarını, Takalarını, Horonu, Hamsiyi, Muhlamayı, Hatta Kazım Koyuncu'yu da götürsünler.
Romanlar toplasınlar sazlarını, darbukalarını, çadırlarını… Alıp gitsinler Neşet Ertaş'ı, Adnan Şenses'i, engin hoşgörülerini, hamam sefalarını... O mozaiğin bütün renkleri gitsin, kalsın siyah-beyaz. O aşure kazanının bütün çeşitleri yok olsun, kaynasın o bulamaç.
Kalın bir başınıza…
Bir dağ kadar sessiz !
Bir çöl kadar ıssız !
Bir bulut kadar ağlamaklı !
Bozkırın ortasında tek başına açan bir çiçek,
Yapayalnız bir ağaç gibi...
Irkınız,
Diliniz,
Dininizle bir tek siz kalın…
Sonra birbirinizin yüzüne bakarak uzunn uzunnn...
"O iyi insanlar, o güzel atlara binip gittiler…"
"O Kürdü, o Ermeni'yi, o Lazı, o Süryaniyi dövmeyecektik" diyerek !
*
Bu ülke adına yepyeni (!) bir hikâye yazmanın telaşında ÖTEKİ denene yeni ÖTEKİLER eklemeye çalışanlara sormak lazım aslında… Bu yeni (!) hikayenin sonu MUTLU mu bitiyor sahi ? MUTLU başlamadı, merakım o yüzden !