Gerçeğe talip olanlar Bedel ödemeyi göze alanlar
“Dünya, giderek daha agresif bir hale geliyor ve bizim, adaletsizlikler karşısında yüksek sesle konuşacak insanlara ihtiyacımız var…”
Evet…
Feminist Yazar Nawal El Saadawi’deyim bugün ama…
Bir de hikâyemiz var, GERÇEĞE TALİP OLANLAR, ama BEDEL ÖDEMEYİ de GÖZE ALANLAR için…
O zaman, Alman Filozof Arthur Schopenhauer’in kelimeleri üzerinden başlayalım okumaya…
-
Üç kişi, giyotinle idama mahkum edilir…
Bunlardan biri papaz, biri hâkim, biri de fizikçidir…
İdam sehpasına ilk olarak papaz çıkarılır...
Başını, giyotinin altına yerleştirir, ardından sorarlar ona:
– Son sözün nedir?
Der ki:
– Ben, Allah’a inanıyorum, o beni kurtaracaktır…
Allah… Allah… Allah…
Giyotini indirdiklerinde, boynuna birkaç santim kala giyotin durur… Halk, şaşırır ve hep bir ağızdan bağırır:
– Onu serbest bırakın; Allah sözünü söylemiş ve onu korumuştur…
Böylece papaz, idam edilmekten kurtulur…
Sıra hâkime gelir, ona da sorarlar:
– Demek istediğin en son söz nedir?
Der ki:
– Ben, papaz gibi Allah’a inanmıyorum... Ama adalete güveniyorum…
Adalet… Adalet… Adalet…
Giyotini indirirler ama… Giyotin, hâkimin de boynuna birkaç santim kala durur…
Bunun üzerine insanlar tekrar şaşırır ve bağırırlar:
– Adalet sözünü söyledi, onu serbest bırakın…
Böylece hâkim de boynunun kesilmesinden kurtulur…
Sıra fizikçiye gelir…
Ona da “Son sözünü söyle” derler…
Der ki:
– Ben, ne Allah’a inanan bir papazım, ne de adalete güvenen bir hâkim... Bildiğim tek şey şudur ! Giyotinin ipinde bir düğüm var ve o düğüm, giyotinin tam inmesine engel oluyor !
Görevliler, giyotini kontrol edince, gerçekten de bir düğüm olduğunu görürler… Düğümü açıp tekrar bırakırlar, böylece fizikçinin başı bedeninden kopar…
-
Sözün özü…
Toplumdaki “düğümlere” ve “sorunlara” işaret edip de gerçekleri söylemenin ACI sonuçları olabilir !
Gerçeğe talip olanlar, BEDEL ödemeyi göze almalıdır…
Peki…
Bugünün Türkiye’sinde o GERÇEK noktasında BEN NE KADAR KONUŞABİLİYORUM diye bir sorun kendinize… Ankara’nın sert politik söylemleri karşısında hangi sıklıkta CEKET düğmelerinizi iliklediğinizi de… Sosyal medyada okuyup da hak verdiğiniz eleştirilere HAK (like) vermek ya da PAYLAŞMAK (rt) isterken, ne kadar korktuğunuzu da… KİM NE DER kısmında ne kadar tutuklu kaldığınızı da… Toplumsal ONAY sürecinde kendinizden ne kadar taviz verdiğinizi de… BANA AİT diye iddia ettiğiniz hayatınızın kelimelerinde durup, NE KADARI BANA AİT dediğinizde alacağınız cevaptan ne derece korktuğunuzu da…
Üzülmeyin !
Repliklerle konuşan tek siz değilsiniz !
Bize sunulan hayatın sahnesinde yalnız değilsiniz !
Ve…
Perde…