Gazetecilik mi Zor iş ama karlı da
-
Hayatım boyunca, bir eski daktilom oldu, bir de fotoğraf makinem… Son dönemde bunlara akıllı cep telefonları, yaka mikrofonları, minik kameralar, diz üstü bilgisayarlar da katıldı belki ama… Ben, klasiğimden vazgeçemedim ! Şimdilerde geriye dönüp bakıyorum da, koca bir hayatı bırakmışım arkamda ! Yorgunum, ama pişman değilim ! En çok da kafam dik, kelimelerim özgür, cümlelerim borçsuz ! Ne birilerine kiralandı haber başlıklarım, ne birilerine satıldı kalemlerim ! Bir gün o daktilomu ve fotoğraf makinemi rafa kaldırdığımda, kendine ve mesleğine saygısı olan bir adam kalacak geriye…
Bazen,
… ‘ne paralar kazanabilirdin de, elinin tersiyle ittin’ diyenler olmuyor değil !
Haklılar !
Hepsi de iyi paralardı…
Ama kimi, kelimelerimi istedi benden…
Kimi de cümlelerimin inşaatına talip oldu…
Buna EVET demek, “…kendine ve mesleğine saygısı olan bir adam kalacak geriye” cümlesine ihanet olurdu !
-
Bir blog yazarının notları arasında buldum bu hikayeyi !
Okurken,
…kendi küçük dünyalarımızda buna en yüksek sesle EVET diyenler geldi aklıma ! Gazeteciliğin zorluğunu bir kenara bırakıp, kolaylığında ilerleyenler geldi ! Bir tarafta maaşına talim edenlerin savaşı sürerken, zenginleşen gazeteci (!) kimlikliler geldi !
Sanırım,
…giderek zorlaşıyor GERÇEK gazetecilik, giderek azalıyor GERÇEK gazeteciler !
İtalya’nın Perugia kentinde düzenlenen Uluslararası Gazetecilik Festivali’ni izleyen bir Gazeteci dostum devam etsin, zorlaşan hallerimize dair, eldekine, değişime, değişene dair;
*
-Gazeteciliğe karşı neredeyse küresel bir baskı var. Buna gazeteciliğin cevabı, “küresel işbirliği” oldu. “Yılın en iyi araştırması” için seçilen haberlerin çoğu, sınır ötesi medya işbirliğiyle hazırlanmıştı. Bunun bir nedeni de sorunların da küreselleşmesi! İklimden çevreye, mülteci akınından pandemiye, dünya sorunları, sınırları aşan bir boyuta ulaştı.
-Özellikle yazılı basında reklam gelirlerinin azalması, bir yandan medya organlarını zora sokarken, bir yandan da sermayeye bağımlılığı azalttı, ama okur katkısının da önemini artırdı. Birçok medya organı, izleyiciyi/okuru haber sürecine katan formüller üzerinde çalışıyor.
-Yalan haberin ve manipülasyonun virus gibi yayılması, teyit (“fact-checking”) sürecinin büyük önem kazanmasını sağladı.
-Klasik habercilik; videonun, grafiğin, sosyal medyanın devreye girmesiyle, yepyeni biçimler kazandı.
-“Wikileaks”, “Frontex Files”, “Pegasus Project” gibi, ağırlıkla sızıntıya dayanan habercilik çokça eleştirilse de, sonuç alıyor! Hükümetler deviriyor, bakanları istifaya zorluyor. Medya, politik bir arınmanın itici gücü haline geliyor.
-“Yurttaş gazeteciliği” ise giderek önem kazanıyor. ABD’de George Floyd’un öldürülmesini belgeleyen amatör kamera, bir büyük isyanın fitilini ateşledi. Rus oligarkların özel uçak ve yatlarının hareketlerini Google Earth üzerinden izleyen liseli gençlerin sosyal medya hesapları ise çok önemli ipuçları veriyor.
-Özellikle son aylarda, Rusya’dan ve Ukrayna’dan Avrupa ülkelerine gelen gazeteciler, “sürgün medyası”nı daha da önemli hale getirdi. Sınır aşan yayıncılık, despotların medya sansürüne meydan okuyor.
-Demokrasinin ABD’de ve Avrupa’da bile tehdit altına girmesi, gazetecilikle aktivistlik arasındaki eski kalın duvarı zayıflattı. Artık birçok gazeteci, mesleğini özgürce yapabilmesini sağlayan demokrasiden yana daha net tavır alıyor.
*
Hepsi bir yana, geçenlerde bir tanesi bana şunu sordu;
-
Bunca senedir yazıyorsun, NE geçti eline?
-
:)
Elime NE geçti… !?
Kesinlikle çok para değil !
Kesinlikle koca bir servet de değil !
Bir makam koltuğu ya da ünvan hiç değil !
Peki, NE !?
Sanırım, ilk hikayede ben de varım !
…kendine ve mesleğine saygısı olan bir adam kalacak geriye !
Yetmez mi ?