Garo Paylanı dinlerken Anadolu fısıldadı yüreğime
İçinde yaşadığımız kent için deriz hani, KADİM diye, ki bilir miyiz acaba, KADİM nedir diye ? Aslında bu konuda çok tanımlama var ama… Ben sanırım şunu daha çok sevdim… ‘Yeryüzünde; önemli, özel ve kadim şehirler vardır... Bu şehirler, geçmişten günümüze tarih, bilim, hukuk, inanç, kültür, sanat, edebiyat, medeniyet gibi insanlık kültürünün oluşumuna ve gelişimine mekân olmuş önemli merkezlerdir…”
Antakya bu yüzden KADİM !
Hikâyesi bu yüzden çok yüklü !
Geçen gün, HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan’ı dinlerken, Anadolu’nun kadim geçmişi tanımlandı… Ama öyle güzel anlattı ki Sevgili Paylan, unutturulan o BİZ duygusunun kırıntıları arasında gezindim ister istemez… Hüzünlerimizin, mutluluklarımızın, üretimlerimizin, ağıtlarımızın, coşkularımızın, kahkahalarımızın, ağlayışlarımızın ortaklığında adımladım…
Beni düşündüren kelimeler mi ?
Hadi okuyalım…
-
Biz birbirimize benzeriz… Türk'üz, Kürt'üz, Ermeni'yiz, Süryani'yiz, Hıristiyan'ız, Müslüman'ız ama… Buranın halklarıyız ve birbirimize bakmadan birbirimizi anlatamayız... Türk'ün hikâyesi Kürtsüz, Ermenisiz, Süryanisiz olmaz… Tersi de doğrudur arkadaşlar… Bu anlamda hepimizin tarihe, kültüre, hepimizin değerlerine çoğulcu bir anlayışla bakmamız gerekiyor… Tekçi anlayıştan hepimiz kaybederiz…
-
Yüreği ile konuşmuş…
Onu dinlerken başka bir okuduğum aklıma geldi…
İNSAN kimliğinde doğan, ama sonra ayrılan BİZLER geldi…
Hadi onu da okuyalım…
-
Makamımız edeptir,
Muhakememiz vicdan…
Gönül yaralamaya değil, almaya geldik…
İnsanı yargılamadan her renkte sevdik…
Sınırları hiçe sayarak dünyayı bir toprak parçası bildik…
Maneviyatın kapısında, hiçliğin kıyısında…
Biz; sevgiyle yoğrulanlar, merhametle bakanlar,
Olgunluğun, doygunluğun sırrına erenler…
Bizde can derler, güzel insana…
-
Düşünmemek elde mi ?
Bu ülkede aynı yaratana inanırken bile DİN kavgası yapanları ! İnanç denenin verdiği ilahi kudreti insan hırsına teslim edenleri ! Bir diğerini; dini, mezhebi, ırkı, dili, inancı ya da inançsızlığı, bazen de politik tercihleri yüzünden ötekileyenleri ! Paylaşmak varken, bir diğerinin avucunu boşaltanları ! Allah için yardım yaparken bile KENDİNDEN (!) olanı gözetenleri, diğerlerine BEKLE diyenleri !
1915’in göç (!) hikâyesinde unutturulmak istenen Anadolu’yu anlamak o yüzden önemli… 6-7 Eylül’ün yağmalanan Anadolu’sunu anlamak da… Bu ülkede biriken acıları SAĞ-SOL ayırmadan sahiplenmek de…
1978 yılında yaşanan ve ‘Maraş olayları’ olarak tarihe geçende durma sebebimiz de bu… Elimiz yüreğimizde, yanağımızda tek bir damla gözyaşı ile dünü hatırlama sebebimiz de bu…
Zor değil…
Hiç zor değil…
O Anadolu içinizde…
Bırakın, anlatsın kendisini size…
Bırakın, çözülsün tüm kelimeler özgürce…
Ağlamak isteyen ağlasın, ağıt yaksın korkmadan…
Hatta siz de çözülün, kaskatı duran kalbinizi zorlamayın…
Arkadan bağlı kanatlarınızın düğümü ellerinizde, bunu görün…
Ardından sarılın içinizdeki Anadolu’ya ve doya doya ağlayın…
Hatta hıçkıra hıçkıra ağlayın…
Ve sıkıca sarılın…
Çünkü o kadar eksildi ki, o sarılışa çok ihtiyacı var…
Ama itiraf edin, bizim de o Anadolu’ya ihtiyacımız var…