FETÖ nün ayakları Ve bir Sanatçı hikayesi
Birkaç tarih üzerinden gidelim mi bugün…
İlki, 23 Temmuz 2018…
İYİ Parti Grubu’nun, İzmir Milletvekili Aytun Çıray ve 28 Milletvekili tarafından, hain FETÖ terör örgütünün gerçekleştirdiği kalkışmanın siyasi ayağının araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na verilmiş olan Meclis Araştırması Önergesi, AKP ve MHP oylarıyla reddedildi…
Sıradaki tarih, 1 Haziran 2017…
HDP Grup Başkanvekili Ahmet Yıldırım’ın, “15 Temmuz Darbe girişiminin siyasi ayağının açığa çıkarılması, siyasi ayağında bulunanlarla ilgili adli ve siyasi süreçlerin işletilmesi amacıyla Anayasa’nın 98’inci ve İçtüzüğün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için gereğini arz ve teklif ederim” gerekçesi ile verdiği önerge, AKP oylarıyla reddedildi…
Son tarihimiz, 28 Eylül 2016…
CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, "15 Temmuz sonrası girişilen ve adeta bir cadı avına dönüşen FETÖ soruşturmalarının toplumun tüm kesimlerine yönelirken siyaset kurumuna da ulaşması" gerektiğini belirterek, konuya ilişkin TBMM'ye bir araştırma önergesi sundu, ancak önerge, Ak Parti oylarıyla reddedildi…
Ve finalimiz, 27 Aralık 2018…
MHP Lideri konuşuyor…
“FETÖ ile mücadele kapsamında, üzüm salkımı gibi tepeden aşağı inilmelidir… Yurtta Sulh Konseyi'ni telafuz eden yok! Bizim için çok önemli! Aklımızdan çıkmıyor! Yurtta Sulh Konseyi kimdir, kimlerden oluşmuştur? Bunların en ince ayrıntısına kadar çıkarılması gerekmektedir… Darbe gecesi görev alan komutanların bir kısmı başka bir yerde, bir kısmı Silivri'de… Peki, bu adamları görevlendirenler nerede? Artık SİYASİ AYAĞIN üzerine de gidilmesi lazım!”
Yukarıdan aşağıya okumayı sürdürüp, sondaki açıklamaya geldiğiniz zaman, şunu tekrar ediyorsunuz kendi kendinize… ‘Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!’ Yani anlayacağınız, sözler ve davranışlar birbirini tutmuyor, ki tam da bu arada takılı kalıyorsunuz ! Hele ki, o SİYASİ AYAK için bu kadar FIRSAT ortaya konmuşken ve de reddetmişken ya da reddedilmesine SEYİRCİ kalmışken !
Düşünün !
Bu arada, bugünü, Levent Kırca’nın bir hatırası ile bitirelim… Anlatılanlar; Metin Akpınar ve Müjdat Gezen’in, evlerinden polis gözetiminde alındığı ve genel bir siyaset eleştirisinde Savcı’ya ifade vermek durumunda kaldığı bir Türkiye’den geriye döndürsün bizleri ve kayıplarımızı netleştirsin…
Evet…
Tiyatro ve sinema oyuncusu Levent Kırca’da söz…
-
Süleyman Bey, Başbakan... “Gereği Düşünüldü” isimli bir müzikal oynuyoruz. Yer yerinden oynuyor. İnanılmaz ilgi görüyor. Yenikapı’daki Hürriyet çadırında günde 3 bin 500 kişiye oynuyoruz. Sert bir kış, çok kar yağdı. Çadırın bir kısmı çöktü. Oyunlar durdu. Çadırı onarıp yeniden başlamam lazım. Ancak para gerekiyor. Kredileri de bankalar bu kadar kolay vermiyorlar. Hatta hiç vermiyorlar. Başbakan Süleyman Demirel’den randevu aldım. Kendisiyle Başbakanlık konutunda buluştuk. Durumu anlattım. “Yardımcı olunda bir bankadan kredi çekeyim” dedim. Dedi ki “Kredi çekersen ezilirsin, üzülürsün. Müsaade edersen bu parayı sana ben ödeyeyim. Geri vermene de gerek yok.” Telefonu kaldırdı, Kalem-i Mahsus Müdürü’ne “Bana çek defterimi getir” dedi. Söz konusu paranın miktarı 1 trilyon civarında. Süleyman Bey’le karşılıklı oturuyoruz. Çaylarımızı yudumluyoruz ve çek defterinin gelmesini bekliyoruz. Dedim, “Eğer darılmazsanız ben bu parayı sizden alamam.” “Neden?” dedi. “Ben sizinle aynı görüşte değilim. Üstelik böyle bir para sizi eleştirmem mani olur.” Bana, “Bugüne kadar oynadın. Yerin dibine soktun beni, sana mani mi olduk? Al parayı git gene oyna” dedi. Nezaketine teşekkür ettim. Parayı almadan Başbakanlık konutunu terk ettim. Kardeşi Hacı Ali Demirel’i arayıp bu davranışımdan ötürü bana hayran kaldığını belirtmiş. Daha sonraki yıllarda eşi Nazmiye Hanım’la gelip bütün oyunlarımızı izledi. Açtığım tiyatroların açılışlarını yapıp kurdelesini kesti. Farklı bir hoşgörüye sahipti. Bayramlarda, seyranlarda arar; hatırımı sorardı. Birkaç kez hastalanıp hastaneye yattım. Beni ilk arayan o olurdu. Varın artık siz kıyaslayın.
-
Haklı…
Çok haklı…
Varın artık siz kıyaslayın !