Erken mi, zamanında mı Kasım’da mı, Haziran’da mı
Ankara’ya yakın anket şirketleri dahi iktidar kanadındaki ciddi seçmen kaybını gündeme taşırken, Erdoğan’ın, Partisi AKP noktasında konuşurken ‘ERKEN SEÇİM’ yok deyişi ve 2023 Haziran ayını işaret etmesi, şaşırtıcı bir özgüven mi, yoksa hedef şaşırtmaca mı ?
Baktığınızda,
…pahalılık !
…yoksulluk !
…fahiş fiyatlar !
…gelir adaletsizliği !
…bankalara borçlu milyonlar !
…her geçen gün şişen faturalar !
…kredi kartlarında biriken borçlar !
…Temmuz zammını umut olarak görenler !
…Asgarisinde nefes alıp vermeye çalışanlar !
…EYT denende yıllardır bekleyip, çözüm isteyenler !
bizlere farklı bir resim sunuyor…
Memnuniyetsiz kalabalığın büyüklüğünü en çok da…
BUNA RAĞMEN Mİ, deyişimiz bundan !
Ama yine de,
…yapılanlar, HAZİRAN – KASIM tartışmasını sıcak tutuyor !
Mesela;
Temmuz maaş artışlarında, zam alacak kesimlerin hiç de beklenmedik şekilde genişletilmiş olması… Olası bir Suriye operasyonuyla, ülkedeki ağır ekonomik sorunları gündemin alt sırasına çekme çabası… Ülkede, sağcı politikacıların üstün çabasıyla büyük tepki görmeye başlayan Suriyeli sığınmacıları ülkelerine geri göndermeyi de sağlayacak projelerin gündeme taşınması… Geçen hafta içinde askeri üniforma içinde Ege’ye giden Erdoğan’ın, Yunanistan’ı “Aklını başına almaya” davet etmesi… NATO’da, İsveç ve Finlandiya’nın üyeliklerine karşı geliştirilen sert politikalar… Şu anda halkın temel haber kaynağını oluşturan sosyal medyaya yönelik düzenleme (sansür) yasasının ısrarla gündeme getirilmesi… Son dönemde konserleri ve sahneleri yasaklananlarla beraber ana başlık haline gelen ya da özenle o hale getirilen ÖZEL YAŞAM tartışmaları… Yükseltilen, muhafazakar ve milliyetçi hatlar…
Tüm bunlar, aslında başlatılmış bir seçim kampanyasının da adımları mı ?
Kim bilir,
…belki de Ankara, ısınma hareketleri yapıyor, olası kramp riskine karşı !
Öyle mi ?
*-*
Dereleri kuruttuk…
Yataklarını işgal ettik…
Böylesi bir başlığın sonucu mu ?
Bir gazeteci dostum devam etsin;
-
Hafta sonu, seller götürdü Ankara’yı ! Sular, itildikleri yeraltından hortlayarak, yeryüzüne çıktı ! Onların öfkesini emip göğsünde yumuşatacak ağaçlar da kesildiğinden, ne var ne yoksa önüne katarak, şehirde bir tur attı ! Ölüler, yaralılar, yeni doğmuşların zıbınlarıyla altgeçitlere yığıldı… Ne Jandarma Arama işe yaradı, ne devasa su tankları…
Anadolu’nun birçok yerinde görüyoruz aynı manzaraları ! Arazi hırsıyla, inşaat arsızlığıyla, rant hesabıyla yataklarına gömülen derelerin korkunç intikamını… Ne geniş mazgallar çözer sorunu, ne yeni itfaiye ekipleri ! Tek bir çaremiz var; DERELERİN ÖZGÜRLEŞMESİ !
Onlar,
...sırtlarına binen beton ormanından kurtulup, yeniden yataklarına kavuşmadan, bizler huzura kavuşamayacağız, belli !
-
Haksız mı ?
Bir de Antakya’yı düşünün…
Her sene kış aylarında, tarihi Uzun Çarşısı içinden adeta nehir akıyor, her sağanak zamanı ! Ne açılan mazgallar durduruyor o suları, ne de alt yapıya eklenen borular ! Öylesine betonlaştık ki, şehri de bitirdik, doğanın dengesini de !
Adına AFET dediğimiz yaşananların kendi GÜNAHIMIZ olduğunu bir fark etsek !
ŞEHİR adı altında yarattığımız koca bir beton mezarlığı içinde yaşadığımızı da !
Kestiğimiz tüm o ağaçlar da, üzerine beton döktüğümüz her toprak parçası da aslında öfkesini kusuyor,
…en çok da bunu !