Erkan Tandan Fatih Portakala Sahi siyasetin Ankarası ne istiyor
Daha önce var mıydı, bilmiyorum ama… YANDAŞ kelimesinin, Türkiye basınında bu kadar yaygın ve bu kadar oturmuş bir hale geldiği başka bir dönem hatırlamıyorum ben ! ÖFKE ve NEFRET dilinin yaygınlaşmasına medya eliyle bu kadar destek verildiğini ise hiç hatırlamıyorum ! ÖTEKİLER kısmında köşeye sıkıştırılmak istenenlerin böylesi açık hedefler haline getirildiği bir siyaset üslubunu da…
Bu durum beni korkutuyor…
Ama bu durum herkesi korkutmalı…
Geldiğimiz nokta herkesi tedirgin etmeli…
Geçenlerde bir televizyon kanalında bir ismi izledim, ki o ismi, bir dönem yaptığı programlar nedeniyle keyifle seyrettiğim zamanları hatırlıyorum… Türkçe’yi kullanmadaki yeteneği, akıcı konuşması ve gülümseyen yüzüyle farklıydı… Ama hangi ara bu kadar ÖFKELİ biri oldu, anlamadım… Aslında anlamadığım asıl şey, ÖFKELİ bu yeni halin NEFRET DİLİ ile sunduğu konu başlıklarına OMUZ verilmesi !
Evet…
Takvim Gazetesi Yazarı ve A Haber Sunucusu Erkan Tan, "Gezicilerin başı kesilmelidir" ifadeleriyle gündeme geldi önce… Ardından, kendisini bu sözleri yüzünden eleştirenleri, "Kemalist, demokrat, çevreci görünümlü yamyamlar" olarak nitelendirdi.
Eli kalem tutan, bir gazete köşesinde yazma fırsatı bulan, ekranlardan milyonlara ulaşan deneyimli bir ismin diline hakim olan ÖFKE’nin sebebini bilmek isterdim, ya da bu ÖFKE’nin ona ne kazandırdığını !!!
Garip gelecek belki ama… Onu, dilinin öfkesinde sonuna kadar DESTEKLEYEN bir sistem (!) içinde yaşıyor ve çalışıyor olmaktan dolayı kendisini ŞANSLI görmeli ! Çünkü mevcut siyasete muhalif ilan edilen isimler onun kadar ŞANSLI değil !
Şimdi gelelim bir başka isme…
Hatırlar mısınız, bilmem… FOX TV Ana Haber sunucusu Fatih Portakal, Fransa’daki eylemler noktasında konuşurken, gayet sakin bir ses tonuyla, “Haydi bakalım, barışçıl bir eylem için protesto edelim. Zamları protesto edelim. Doğal gaz zamlarını. Haydi bakalım, yapalım. Yapabilecek miyiz? Kaç kişi çıkacak sokağa, korkudan, endişeden? ” demişti, ki bu bir tespitti… Demokratik (!) bir ülkede, Anayasal bir hakkın ‘tedirginlik’ yumağı içinde dile getirilmesiydi…
Tepki mi ?
Önce AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik konuştu, “Bu çağrıları masum çağrılar olarak görmüyoruz kınıyoruz” diyerek… Ardından da Erdoğan… “Birileri çıkmış Portakal mıdır, mandalina mıdır nedir, sokağa çağırıyor. Haddini bil haddini. Bilmezsen haddini, bu millet patlatır enseni. Bu ülkede benim milletimin onuruyla oynanmaz, hesabı ağır olur.”
Önce bir konuda anlaşalım !
Şiddetin her türlüsüne karşıyız, bu net…
Şiddet çağrısı yapanlara da, ki bu daha net…
Tamam da, Fatih Portakal noktasında yükselen siyaset dili NE istiyor ?
Güllük gülistanlık bir ülkede yaşadığımızı hayal etmemizi mi ? Ay sonunu rahatlıkla getirebildiğimiz masalını mı ? Faturalarımızı kolaylıkla ödeyebildiğimiz sloganını mı ? Asgari ücretten kesilen vergilerin ülkesinde, iki yakanın bir türlü bir araya gelmediği gerçeğini halının altına bir çırpıda süpürme gayretini mi ?
Yok böyle bir ülke…
Yok böyle bir hayat…
Ne yazık ki YOK !
Ama bir şey var… Bir tarafta KAFALAR KESİLSİN diyenlerin anlattığı bir Türkiye, diğer tarafta masum bir protesto hakkının hatırlatmasında duranların Türkiye’si var… Ve bu iki ülke, dünden bugüne çok fazla uzaklaştı ve uzaklaşmaya da devam ediyor…
Yaşananları izlerken, Charles Bukowski geliyor akla…
-Bazen hepimiz bir filme hapsolmuşuz hissine kapılıyorum... Repliklerimizi biliyoruz, nereye doğru yürüyeceğimizi biliyoruz, nasıl oynayacağımızı biliyoruz… Sadece kamera yok... Yine de çıkamıyoruz filmin içinden! Ve film kötü!
-
Haklı, kötü…
Hem de çok kötü…