Hatay Mahalli Haber
MENÜ
Tamer Yazar
Tamer Yazar
yazar5@hotmail.com
Paylaş Paylaş Paylaş Yazı 42 defa okundu.

Erdoğan'la Röportajım... Cevapsız Kalan Sorularım!

Oturup kalkıp "ŞU SOSYAL MEDYA VAR YA..." diye konuşmaya başlayan Ankara'dakilere sormak lazım, o 200 bin kişilik TROL ordusunun ONLINE partizan savunmasına ya da saldırganlığına niye ihtiyaç duyuyorsun, diye !? Aslında, camiye namaza bile giderken benzer bir kalabalıkla yola çıkmaktan, sayısından hala emin olamadığım kadar lüks koruma araçlarıyla, yönettiği (!) YOKSUL ülkesinin caddelerinde ilerlemekten RAHATSIZ dahi olmayanların son ruh hali bu, hani sanırım !

22 senedir ülkeyi yönetenlerin, kendi halkının içinde bile korunmaya bu denli ihtiyaç göstermesini hep anlamaya çalıştım aslında... 

HERKESİN Cumhurbaşkanı olamamak, buna sebep mi ?

Cumhurbaşkanı olmaktansa PARTİLİ olmaya çalışmak ya da...

Onun gibi düşünmeyenlere, hakaret boyutuna varan hitaplarda bulunmak belki de...

Bir gazeteci olarak, sizi bilmem ama, Türkiye siyaset satrancını son 22 senedir soluksuz yöneten Recep Tayyip Erdoğan'la röportaj yapmak isterdim ! Tabi, ona istediğim soruları ne kadar sormama izin vereceği konusu malum ! Bugüne kadar karşısına oturttuklarının geldikleri yerlere bakılacak olursa, cevapları hazır soruları sorma yeteneği olanlarla beraber genelde... 

Ben mi ?

Ne mi sorardım ?

Sanırım, ilk sorumda, "FAKİR, ÇALAMADIĞI İÇİN FAKİRDİR" sözünü hatırlatırdım ona, hatırlatırken de, kendisinin ve ailesinin bugün sahip olduğu söylenen, görünen, konuşulan, tartışılan servetinin bu hikaye içerisindeki yerini merak ettiğimi de söylerdim...

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi içinde yer alan Beştepe Millet Camii'ne rağmen, neden, koca bir koruma ordusuyla ve sayısız koruma aracıyla Cuma Namazı için başka bir camiye gittiğini de tabi... Politize edilmiş islamın Ankara'sında, bunun İSRAF olup olmadığını da... Cami önlerinde siyaset açıklamasının ne kadar etik olduğu konusunu da...

Bizler, çok uzun zamandır, ÇALAMAYAN o FAKİRLERİN zaman içinde nasıl olup da bu kadar ZENGİN olabildiğini soruyoruz birbirimize... Buna dair hazırlanan listemizdekileri de ara ara konuşuyoruz hatta ! Yine de bu ülkenin AÇLIK ve YOKSULLUK sınırı altındaki emeklilerinin bu denli çaresiz olduğu bir ülkede 1150 odalı bir Cumhurbaşkanlığı konutunda yaşamanın nasıl bir duygu olduğunu da merak ediyoruz... Çankaya Köşkü'nün, o daha az odalı, ama sade şıklığının neden yetersiz geldiğini de...

Bu arada, ben de FAKİRİM !

Aslında ÇALAMADIM değil, ÇALMADIM !

o yüzden de maaşa talim bir gazeteci oldum hep !

Ama çalmam için de bana çok fırsat sundu bu hayat !

Sanırım daha ÇABUK TANIYORUM o çalmış olanları !

Kiralık manşetleri, satılmış kalemleri, iliklenen o ceketleri !

Ben de öğrendim, NASIL çalınabileceğini, fakirlikten zenginliğe giden yolu...

Yok, olmadım !,

O yolun yolcusu olmadım !

Bir sorum daha var ama...

Daha düne kadar, Türkiye'de acısını yaşadığımız darbe gerçeğinin kurbanları için 15 Temmuz'u milli gün ilan eden, acıları anan, unutmayan siz, nasıl oluyor da Mısır'daki darbeyi, kurbanlarını, Mursi'yi, uğruna gözyaşı döktüğünüz Esma'yı, ASLA dediğiniz anları unutuverdiniz ? Kahire'de, hadi devlet ilişkileri deyip de elini sıkmak zorunda kaldığınız eli kanlı darbeci bir generale nasıl olup da KARDEŞİM diyebildiniz ?

Ve, en can alıcı sorum...

NE İSTEDİLER DE VERMEDİK diye açık açık itiraf ettiğiniz bir sürecin bu ülkeyi taşıdığı DARBE noktasında o kadar çok kişi acı çekti ki, Fethullah Gülen'e ve sözde cemaatine inandırıldığı için... Sahi hiç mi halkın karşısına çıkıp da açık açık ÖZÜR DİLERİM, BU KONUDA SUÇLUYUM demek gelmedi içinizden ? KANDIRILDIM demek, yetti mi ? Yetmeli mi ? Peki, siyasetin FETÖ ayağının bu kadar AK bu kadar TEMİZ kalması nasıl mümkün oldu da, 'askeri, polisi, yargıyı, eğitimi, ekonomiyi' bu denli ele geçirenler, siyasetten uzak kaldı, kalabildi ? Peki ya HOCA EFENDİ deneni sık sık ziyaret edenler, onun etkisiyle makam sahibi olanlar, bunu itiraf edenler, onunla fotoğraf çektirmeyi bir ayrıcalık olarak kabul edenler... Ankara'da, neredeler şimdi ?

Haklısınız, sorum çok, Sayın Erdoğan !

Haklısınız, karşınıza aldığınız gazetecilere benzemiyor sorularım !

Dedim ya,

...FAKİR bir gazeteciyim !

Sorularımı ZENGİN kılan da bu !

Onları ÖZGÜR kılan şey en çok da !