En iyi yaptığımız şey S.U.S.U.Y.O.R.U.Z
Şair İsmet Özel'in dediği gibi ;
-
İkna edilmişlerle yola çıkılmaz…
Yola, inanmışlarla çıkılır…
-
Bu kent, tam da bunu istiyor !
Artık daha fazla kaybetmek istemiyor !
Sanırım o da biz insanlar gibi… İşin makyajından çok içeriği ile ilgilenecek birilerini arıyor… Dürüst, inanan ve inandığı için mücadele edecek birilerine ihtiyaç duyuyor… Bugüne kadar tam aksi bir kalabalığın elinde kalmışçasına, kayıplarını sıralıyor, biraz bundan ! Eski denen kentin betona teslim örneklerinin kalabalığı içinde kaybolmuş halde, en çok da bundan !
Cilalı SLOGANLAR yerine kendi halinde GERÇEKLER’di ihtiyacımız olan, kim bilir !
Bugün buna dair bir hikâyem var…
Biraz hayata dair…
Biraz da bize…
O zaman anlatıcı başlasın kelimelerine…
-
Karne gününde herkes, çocuğunu; ileride doktor, mühendis belki mimar olacağı umudu ile basacak bağrına.
Ama sanki bir şeyleri ıskalıyoruz hayal kurarken...
Ahlaksız mühendislerin onay verdiği kaçak yapıların altında kaldık; Marmara, Erzincan, Dinar, Van depreminde. “Sesimi duyan var mı?” diye atılan her çığlık onaylanmış, mühürlenmiş kaşeli molozlardan geri döndü bize.
Kimse kalmamıştı sesimizi duyacak…
Organ mafyası diye bir sektörü canlı tutan, ahlaksız doktorların varlığı değil mi?
Ya uyuşturucu ile gençleri zehirleyenlerin en has adamları, o çok puanlı üniversitelerden mezun olmuş kimyagerler değil de kim?
Masum insanları ben değil pilotlar bombalıyor. Darbeyi, bilmem kaç dil bilen askerler yaparken, toplum vicdanını yaralayan o ünlü kararları da çok eğitimli (!) hakimler veriyor.
Tek suçlu, mesleklerini kötüye kullanan bu insanlar mı?
Kendi hayat başarısızlıklarını çocukları üzerinden çıkarmaya çalışan, çocuğu doktor olunca sevinen, ama oto tamircisi olunca yerin dibine giren, hayatta ki tek başarıyı “iyi insan olmak” olarak değil de “iyi araba almak” olarak gören ailelerin hiç mi suçu yok?
Rüşvet almayana “enayi”, adam kayırmayana “nankör” gözü ile biz bakmadık mı?
Cebine giren para kadar “adamsın”, bindiğin araba kadar “itibarın” var, oturduğun semt kadar “gözdesin” günümüzde.
İçki ve sigaranın sansürlendiği, ama cinayetin tüm ayrıntıları ile gösterildiği, insanın “magandalık” yapmasının aylak gezmesinden “daha önemli” olduğunun işlendiği, okul çağındaki liselilerin sıra ile birbirini aldattığı olayların “yaz aylarının raiting rekortmenleri” olduğu diziler konusunda bir adım atmayan yetkilileri de geçtim de; raiting rekortmeni yapan bizler az mı suçluyuz?
Eğitimin, yüksek not ortalamaları ile ilgili olmadığını, yüksek ahlak ortalaması ile alakalı olduğuna önce inanmamız lazım. Sonra kendi elimiz ile büyüttüğümüz canavarların, ilk bizi, sonra toplumu yutacağını tekrar tekrar hatırlamak belki…
Vicdan, merhamet, ahlak, karakter gibi kavramların eğitim ile alakalı olmadığını, buna benzer şeyler görüp yaşadıkça daha çok anlıyor insan.
-
Ne dersiniz, anlatan haksız mı ?
SUSTUNUZ !
Aslında durumumuz NASIL bir ruh hali, biliyor musunuz ?
Hayat bize, “Sessiz kalma hakkına sahipsin” diyor ya hani…
Ve biz…
Haklısınız !
En iyi yaptığımız şeyi yapıyoruz !
SUSUYORUZ !