Düşünelim diyorum da Düşünüyor muyuz peki
Geçen gün, arkası karpuz dolu bir pikap gördüm, bir blog paylaşımında…
Antepli, demiş köşesinden…
Hemen kenarına da eklemiş ama…
4 yıl, İLKOKUL…
4 yıl, ORTAOKUL…
4 yıl, LİSE…
4 yıl, ÜNİVERSİTE…
Ve finaline de en düşündüren haliyle bir EŞİTTİR eklemiş !
Sahi, bu kadar şeyi üst üste ekleyip topladığınızda, hayat denen şey, sizi NEREYE taşır ?
Düşlerinize mi ?
Planladıklarınıza mı ?
Hep hayalini kurduklarınıza mı ?
Üzgünüm, HİÇBİRİ !
Eldeki EŞİTTİR denenin karşılığı, DİPLOMALI PATATESÇİ olmuş !
Haklısınız, ne EŞİT ne ADİL !
İşsizlik olmuş, ortak (!) EŞİTİMİZ !
Kadere mahkûmiyet olmuş, finalimiz !
Bugün, bir kaç hayal gelsin, birkaç düş denemesi, ardından gerçek olsun hepsinin finali ve bize, DÜŞÜNÜN desin ! Doğru tahmin ! 2021 YKS sınavındayız bugün… Yükseköğretim Kurumları Sınavı denende !
Sınav öncesi, birkaç kelimesini bizlerle paylaşanları dinleyelim istiyorum… Bu ülke gençlerinin, UMUT yükledikleri sınavın hasadından ne beklediklerini biraz anlayalım istiyorum…
Aslında sadece anlayalım, yeter gibi !
İşte ilki…
-
Tiyatrocu olmak istiyorum aslında. Yaşadığımız şehirde birkaç küçük tiyatro grubu var ama… Ailem, ‘geleceğini düşün’ diyor ! Hepsi aç ve açıktaymış, babam da öyle diyor ! Elim ekmek tutmalıymış… Anlaşılan o ki, bir gün kendi çocuklarıma bir gelecek hazırlamak için, kendi hayallerimin geleceğinden vazgeçmeliymişim… Mutsuz bir babanın çocukları olsalar da, bir gelecekleri olacakmış ! Yine de ister istemez, seçeneklerimin arasında tiyatro da olsun istiyorum… Çocuklarına gelecek hazırlamak için kendini feda etmiş mutsuz bir baba değil, mutlu bir insan, mutlu bir baba olmak istiyorum !
-
Ve ikincisi…
-
Hayalimdi, Öğretmen olmak… Öğretmen annemden dinlerdim, eskiden doğuda görev yapan diğer Öğretmenlerin fedakarlıklarını… Hatta fotoğraflarından izlerdim, hayatlarını… Kucaklarında birkaç odun, karlı bir yolun ucunda duran tek katlı, sobası zar zor tüten tek sınıflı bir okuldaki kalabalıktan, bu ülke adına koca bir gelecek çıkartmaya çalışanların çabasını… Hatta ‘tezek’ kelimesini ilk kez o gün duymuştum… Büyükbaş hayvanların dışkısıymış ! Onların kurutularak hazırlanmış haliymiş. Sobada da yakacak niyetine kullanılıyormuş ! Sanırım, ben de o fedakar Öğretmenlerin mücadelesine aşık oldum hep. Öğretmen olmayı da bu yüzden istedim ! Ardından, bir türlü atanamayanların seslerini duydum… Atanamayan, işsiz kalan, başka iş de bulamayan, içine kapanan, intihar eden Öğretmenleri ! Hatta bir keresinde, bir pilav arabasının başında gördüm bir tanesini… Ve şimdi, ben de Öğretmen olmak için sınavdayım ! Ne olacağımı bilmiyorum… Beni nasıl bir geleceğin beklediğini de…
-
Sonuncu hikâye de gelsin o zaman…
-
Oscar Wilde şöyle der… “Kabil’in Habil’i öldürdüğü günden beri, hiç dinmedi acılar… Çünkü insanların insanlar için koymuş olduğu bütün yasalar, tıpkı adaletsiz bir kalbur gibi, taneyi eleyip samanı tuttu…” Bugünün adaletinde hukuk arayan, hukukunda ise adaletsiz bırakılan bir ülkede, ben, Avukat olmak ve ADALETİ savunmak istiyorum… Çünkü bu ülkede en çok o sahipsiz kalmış ! Sanırım, kimse için mutlu olacağı bir meslek kalmadı ! Hep bir şeylerin savaşını veriyoruz… Çünkü kayıplarımız çok !
-
Evet…
Bugün, daha çok düşünelim istiyorum…
Bu ülke gençlerinin bu son halini en çok da !