DÜNE FRANSIZ KALMIŞIZ
Gezi direnişinin 3. yıldönümünde Taksim Dayanışması tarafından yapılan açıklamanın altına imzamı atıyorum, atarken de her bir kelimeye adalet arayanların yorgun bedenlerini katıyorum, ağıdı tükenmemişlerin il il dolaştırılan hak arayışlarını katıyorum, yitip giden genç bedenlerin vicdan sorgusunu katıyorum, o bedenleri delip geçen mermileri katıyorum, çelik kapsülleri katıyorum, kahraman ilan edilen polis şiddetini katıyorum, o şiddeti sahiplenip ödüllendirenleri katıyorum, EMRİ BEN VERDİM diyenleri katıyorum…
Çünkü…
Unutmadım…
Unutmuyorum…
Unutmayacağım…
O yüzden…
Evet…
“Gezi, bu ülkenin imdat çığlığı, direnme refleksi, derin bir nefes alışıdır. Haksızlığa, adaletsizliğe, keyfiliğe, dayatmaya, baskıya karşı direnmenin adı, bir parktan tüm ülkeye ve dünyaya yankılanan kente, doğaya, yaşama sahip çıkanların hep bir ağızdan, bir arada söyledikleri şarkıdır.
Emekten yana, yoksuldan yana, doğadan yana, ezilmişten yana, ötekileştirilenden yana, kadından yana, Barış'tan yana her direnişin içinde yer alacağı, direnen herkesin dilinden düşürmeyeceği bir şarkı.
Umudun şarkısı duyulmaya devam edecek…”
O yüzden…
Evet…
“Gezi yaşlanmayacak…
Mehmet Ayvalıtaş, Ethem Sarısülük, Abdullah Cömert, Ali İsmail Korkmaz, Haşan Ferit Gedik, Medeni Yıldırım, Ahmet Atakan ve Berkin Elvan, nasıl ki bizlerden ayrıldıkları yaşta kalacak ve nasıl ki onları hep o gülen yüzleri ve kararlı direnişleri ile hatırlayacaksak, işte Gezi de bu gençler gibi yaşlanmayacak.
Paraya, pula, iktidar hırsına, her türden erke, yağmaya, talana, hırsızlığa, adaletsizliğe isyan edenlerin ve her daim barış isteyenlerin aklında ve en coşkulu, en kararlı insanların ruhunda Gezi'nin bu yaşlanmayan direngen yüzleri yaşamaya devam edecek.”
Ama devam eden başka şeyler de var…
Dünden bugüne değişmeyen bir şeyler var…
Paris’ten Nantes’a kadar birçok Fransa şehrinde, iş güvencesini ortadan kaldıracak olan yeni İŞ YASASI’na ilişkin protestolar sürerken, o protestolara ekli POLİS şiddetini SLOGAN yapanlar var…
Dürüstçe mi ?
Fransa’daki Polis şiddetini eleştiren Ankara beni biraz gülümsetti !
Erdoğan konuşsun mu, ardından kararı SİZ verin !
"Dikkat edin, bugün Paris yanıyor, Brüksel yanıyor. Başka batı şehirlerinde de çok ciddi protestolar, olaylar, eylemler yaşanıyor. Üç yıl önce İstanbul'u mesken tutup, neredeyse kesintisiz canlı yayın yapan medya kuruluşları, bu olaylara adeta kör, sağır ve dilsiz kalmışlardır. Ne televizyonlarda canlı yayınlar, ne gazetelerde çarşaf çarşaf resimler, haberler, yorumlar ne de olaylardan duydukları endişeleri dile getiren siyasetçiler göremezdiniz. Ama işte buradan açıklıyorum… Paris'te yaşanan olaylardan dolayı şu anda ben de endişeliyim, kaygılıyım. PROTESTO HAKLARINI kullanan insanlara Fransız polisinin uyguladığı ŞİDDETİ kınıyorum. Yaşanan vahim olayları dünyaya aktarmayan batı medyasını ayıplıyorum. İnsan hakları örgütlerini, batılı politikacıları, Paris'te yaşanan hadiseler konusunda daha DUYARLI olmaya davet ediyorum. Bana nasihat ediyordunuz, akıl veriyordunuz, 'Bu Gezicilere karşı niye böyle yapıyorsunuz' diye. Şimdi size sesleniyorum... Paris'teki ÖZGÜRLÜK mücadelesini verenlere karşı niye böyle yapıyorsunuz?”
Peki ya Mehmet Ayvalıtaş, Ethem Sarısülük, Abdullah Cömert, Ali İsmail Korkmaz, Haşan Ferit Gedik, Medeni Yıldırım, Ahmet Atakan ve Berkin Elvan… Sahi onların ÖZGÜRLÜK mücadelesi ne olacak ? Bedenlerini delip geçen KURŞUNLAR ne olacak ? ÖZGÜRCE savrulan çelik kapsüllerin açtığı yaralar ne olacak ? İzmir'deki Gezi Parkı eylemleri sırasında Kordon'da deniz kenarında oturan gençleri coplayıp, ardından bir genç kızın saçından tutup sürüklemeye çalışan polislerin destanında duranlar ne olacak ?
Sahi, PARİS sorgusundan önce kendi sorgumuzu bitirsek mi ?
Ardından KONUŞSAK, konuşma hakkımızı kullansak !
Olmaz mı ?