DOR MABEDİ nin son hali BİZ utandık sıra SİZDE
Hiç düşündünüz mü ? İçinde yaşadığınız kentin sizle ara ara konuşmaya çalıştığını ? Düşünün ! Çünkü yanağından süzülen o tek damla gözyaşında, ağlayan bir kenttesiniz… Ağlarken SUSAN, sustukça da BİRİKEN bir kentte… Ama bunu fark etmek için gözbebeklerinize çekili perdeleri aralamanız gerek! Zor ! Haklısınız ! Çok kalınlar ve de ağır ! Amaç da bu ! Açılmasınlar, hep kapalı kalsınlar diye ! Görmeyin, bilmeyin diye !
Biraz da bu yüzden…
Bu kent adına çok yazdık…
Gözümüzün gördüğüne dair… Kulağımızın duyduğuna dair… Bildiklerimizin bizi götürdüğü yere dair… Ama NE gördüklerimizi sevdirebildik bizi yönetenlere, NE duyduklarımızı, NE de bildiklerimizi… Onlar, görmemeyi tercih etti çoğu zaman ve duymamayı ve hatta bilmemeyi ! Öyle ki, bakmayı görmeye tercih ettiler ! Gördüklerini ise es geçtiler !
Bugün mü ?
Hafta sonundan başlayalım mı ?
Samandağ’dan başlayalım…
Bu muhteşem coğrafyaya yukarıdan bakan bir noktaya çıkalım ama… En yukarıya… Kapısuyu Köyü' ne giden yolun 2. km'sine… Aradığımız şey tam olarak burada ! DOR MABEDİ ! Bildik mi ? Haklısınız, bildik… Peki, milattan önce 300 veya daha önceki bir tarihte inşa edildiği söylenen bu görkemli yapıdan geriye mi ? Bir zamanların antik kenti Selecuia Pieria’ya tepeden bakan bu KRAL MABEDİ’nden geriye sütun parçaları, başlıklar, mermer altlıklar, büyük temel taşları kalmış…
Aslında daha fazlası !
Çok daha fazlası…
Konumuz biraz da bu…
Az biraz da Kemal Tahir…
Demiş ya…
“Biz kör olduksa, dünyanın da bakılacak suratı kalmadı ya!”
Şu an tam o noktadayız !
Mabet’ten geriye kalan suratta !
Aslında görsünler, bilsinler ve eldekilerin geldiği SON halin şahitliğinde UTANSINLAR diye bu kenti yönetenleri (!) oraya götürmek lazım, o geriye kalan için… MARKA KENT’le başlayan MEDENİYETLER ŞEHRİ diye devam eden, UNESCO ünvanlı ödüllerini patlayan flaşların eşliğinde sıralayanları getirmek lazım, o geriye kalan için…
Ve sormak lazım…
Binlerce yıllık bir coğrafyanın bekçiliğinde GÖREVİ BAŞINDA uyuyanlara SORMAK lazım ! Beyaz mermerden yapılmış mabedin kalıntıları arasında gördüğümüz onca çöpü, etrafa atılmış bira şişelerini, yer yer sprey boyalarla kirletilmiş alanları, tapınağın orta yerinde yakılmış bir piknik ateşinden geriye kalanları SORMAK lazım !
Niye mi ?
Utandık desek…
Hem de çok utandık…
Sahipsizliğimizden utandık…
Slogana karışmış gerçekliğimizden utandık…
Tek bir soru soracağım! Hatay Müzesi Yönetimi’ne, Hatay İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’ne, hatta ilk elden sorumlu bu iki kurumun ötesinde, Hatay Valiliği’ne…
Merak ettim…
Dor’u gördünüz mü hiç ?
Bu haliyle hiç gördünüz mü ?
Belki haberiniz dahi yok bu halinden !
Geriye kalan tüm bu utanç karelerinden !
Ama bir zahmet GÖRÜN !
Yerinizden kalkın, gidin ve GÖRÜN !
Sorumluluğunuzdaki bir kent ne halde, GÖRÜN !
Çünkü bu kentin TARİH ve KÜLTÜR başlıklarında yaşadığımız skandallar da, hatalar da, YAPTIK-OLDU denen fiyaskolar da YETTİ, hatta ARTTI bile ! Bunu diyoruz… Çünkü umutlu olmak için, önce umutsuzluğun dibine vurmak gerektiğini çok iyi biliyoruz… Ve bizler, eldeki tarihin ve kültürün son halinde, oradayız… Umutsuzluğun dibindeyiz !
Sayenizde !