Diplomalı Insana Değil Hayvansever Insana Ihtiyaç Var
Konya’da yaşanan HAYVANLARA yönelik şiddetin görüntülerinde “kalbi ve vicdanı zorlansa” da duran bizler, aslında sokak hayvanlarının SAHİPSİZ hallerine, denetimsiz çaresizliklerine, bulunduğumuz şehirlerde hemen her gün şahitlik ediyoruz !
Antakya’da mesela !
Koyun sürüleri gibi dolaşıyor, birçoğu !
Açlar…
Susuzlar…
Üşüyorlar…
Korkuyorlar…
Yemek arıyorlar…
Çöpleri karıştırıyorlar…
Size yalvarır gözle bakıyorlar…
Bir çoğu hastalıklı, ki hallerinden, görüntülerinden bunu anlamamak zor !
Kulaklarına takılan küpeler ise belediyelerin onların hayatlarına kattığı tek değer (!) gibi !
Ötesi mi ?
Kader !
Konya gibi Hatay’daki köpek barınağında da ölümler yaşandı, unutmadık ama… Burada, Valilik denetimiyle ortaya çıkan, hatta yaşananların ardından para cezası da kesilen barınak için bu kentte garip bir sessizlik yaşandı !
Kimse görmedi,
Kimse duymadı,
Kimse bilmedi…
Görenler sustu,
Duyanlar sustu,
Bilenler sustu…
Ne kurumsal bir ÖZÜR geldi, ne görevden almalar oldu !
Bu konuda bana yazan sizlerden birinin dediği gibi belki de;
…bu tür alanlarda çalışacaklarda aranacak özellik, gösterişli bir DİPLOMA ve cilalı referans mektupları değil, ama HAYVANSEVERLİK olsun, hatta bu konuda bir test dahi yapılsın ! Bu tür ŞİDDET olaylarına karışanlara ise psikoterapi uygulansın ! İyileşmeden, görevine dönemesin ! Hatta mümkünse, bir daha hayvanların olduğu alanlara alınmasın !
Psikoterapi kelimesi ağır gelmesin !
Denildiği gibi;
-
Ben, psikoterapi sürecini, hep ruhsal bir gardırobu düzenlemeye benzetirim ! Kişinin gardırobu öyle bir dağılmıştır ki, giysilerin yarısı çekmecelerde, yarısı askılarda, yarısı odaya saçılmıştır… Kirlilerle temizler karışmıştır… Çorap kutusunda gömlekleri vardır, gömlek askısında çorapları, iç çamaşırları yünlü kazakların içine girivermiştir…
Kişi, bir psikoterapi sürecine girince, çekmecelerde ve askılarda kalan diğer giysilerini de dağıtır odaya… Daha sonra terapistinin yardımıyla, her bir giysisine tek tek dokunur, inceler… İşe yaramayanlarla vedalaşıp, onları çöp torbasına koyar ! Kirli olanları bulup, çamaşır sepetine koyar ! Ütüsüzleri çıkarıp, eğer isterse ütüler ! Çoraplarını -kendisine göre- ait olduğu yere, kazaklarını ait olduğu yere koyar !
Varlığından bile haberi olmadığı, hatta kaybettiğini sandığı giysileriyle de karşılaşır ! Var olan, ama hiç kullanmadığı giysilerini de fark eder ! Zamanında zorla aldırılan giysilerini de görür ! Yırtıklarını görür ! Dikmek istediklerini diker, yama yapmak istediklerini yamalar… Hangilerinden kurtulmak istediğini, hangilerini tekrardan gardırobuna koyacağına, hangilerini yıkaması gerektiğine yavaş yavaş karar verir…
Ve kişi,
…tüm bu düzenleme evrelerinden bambaşka şeyler öğrenir, bambaşka şeyler katar kendisine...
Amaç, gardırobu toplamak değil, gardırobu, kişinin istediği gibi yeniden düzenlemesine yardımcı olmaktır !
-
Sözün özü,
…şiddet uygulayan değil sadece, ama uygulayana SESSİZ kalan, İZLEYEN ve SUSAN da suçlu !
Ne dersiniz, hepimizde biraz var mı o ruhsal gardırobun dağınık halleri ?
Düzeltmeye başlasak mı ?
Düzelmeye başlasak mı ?