Dimdik yürüyoruz Peki niye o kadar dik
Yazmak için çok okuyan ve çok okurken de araştırmaları içinde bazen kendini kaybeden biriyim, ama… O her bir kayboluş yeni keşfedişler oluyor hayata dair ve ortaya çıkanları da seviyorum galiba… Kendimizi keşfediyorum, biraz bundan ! Keşfettikçe de korkuyorum, en çok da bundan !
Dario Fo, “Bir Anarşistin Kaza Sonucu Ölümü” oyununda ne der, bilir misiniz ?
“Başımız dimdik yürüyoruz,
Çünkü boğazımıza kadar boka battık…”
Tam da buna dair bir hikaye paylaşacağım sizlerle…
Adı “Kity Genovese Sendromu” olan bir hikâye…
Ne hale geldiğimizi anlatan bir hikâye…
Başlayalım mı ?
-
1964 yılında, New York şehrinde, Kity Genovese isimli bir kadın, çok da ıssız olmayan bir caddede akşam üstü bir cinayete kurban gider.
Bu olayda ilginç olan şudur:
Kadına saldıran şahıs,, dakikalarca kadına tecavüz etmeye çalışır başaramayınca darp eder ve öldürmeye çalışır… Kadını yaralı halde bırakır… Bir süre sonra tekrar gelir ve kadını öldürür… Bu acı, korkunç süre tam bir saattir ve bu bir saat boyunca zavallı kadın çığlıklar atar, yardım ister…
Polis, olay yerine gelir, ancak resmi ihbar olaydan tam bir saat sonra yapıldığından, geç gelmiştir… Çevreyi inceler… Kadının öldürüldüğü bölgede olayı kimsenin duymaması imkansızdır…
Çevre evler incelendiğinde, olayı 37 mahalle sakininin gördüğü, hatta bir kısmının sonuna kadar pencereden yaşananlara şahit olduğu belirlenir… Ancak hiç biri ne olaya müdahale etmiştir, ne de polis çağırmıştır…
Bu olay sonrası, bir polis şefi, gazeteci arkadaşı ile konuşurken durumu anlatır… Gazetecinin ilgisini çeker ve bunu haber yapar… Haber sonrası Amerika’da büyük infial olur… Psikologlar, psikiyatrisler, sosyologlar incelemeye başladığında da şu durum ortaya çıkar:
Olaya tanık kişilerin hepsi, ‘bir başkası mutlaka polise haber verir veya müdahale eder’ diye duyarsız kalmıştır… Kadın, bu nedenle kalabalığın ortasında öldürülmüştür… Bu sosyal davranışa da, katledilen kadının adı, Kity Genovese Sendromu adı verilir…
Evet…
Sosyal psikolojide, biz bu ve benzeri durumlara Kity Genovese Sendromu diyoruz… Anlayacağınız… Yaşananların sorumluluğunu bir başkasına yüklüyoruz… O nedenle de çözüme ulaşmak yerine, bekliyoruz…
Düşünce kalıbımızı ise, “Birisi çözer ! Birisi yardımcı olur, işimize bakalım ! Biri mutlaka görmüştür ! Biri mutlaka dilekçe verir !” şeklinde formatlayıp, olanın yanı başından sessizce uzaklaşıyoruz…
Sonuç mu?
Etkisiz, güçsüz, zayıf, hatta sıfır tepkili bir toplum !
Toplumsal refleksin azlığından, zorbaya teslimiyet !
-
Şimdi biraz düşünelim mi ?
Hatta aynayı kendimize tutalım…
Evet… Eldeki cinayetin şahitliğinde duran bizlerin, bu kent adına benzer bir resim çizdiğini hayal edin şimdi ! Şahit olduğunuz onca olay karşısında sustuğunuzu düşünün !
Ve sorun !
Sahi, NİYE sustum ?
Şu ana kadar NİYE bekledim ?
Aslında ORADAYDIM ve gördüm !
Ama KORKTUM ve GERİ çekildim !
Bir cinayete kurban giden Kity Genovese’yi kurtaramayanlar gibiyiz aslında ! BENZER bir şeyi Antakya için de yapıyoruz ! Yanlışa susuyoruz… Yok edilenleri görmezden geliyoruz… Üstü örtülmeye çalışılanlar için yüzümüzü çeviriyoruz… Doğru olanı omuzlamıyoruz… Kimseyle ters düşmemek için SÜRÜ’ye karışıyor ve oturduğumuz yerden kalkmıyoruz…
Peki, rahat mıyız ?