DEVLET konuşuyor Ben dinliyorum
Tarih, 2012’yi gösteriyor…
Nerede miyim ?
Antalya’da…
Kocaman bir salonda… 10.'su düzenlenen Uluslararası Türkçe Olimpiyatları’nda… Yüzlerce insan var, hatta fazlası, belki binlercesi… SEN varsın, BEN varım, O var… Herkes orada… Devlet de… En önde sıralanmışlar… Yan yana… Ardından gözüm sahneye ilişiyor… Biri var… Konuşuyor… Konuşurken de birini işaret ediyor… Teşekkür ediyor… Teşekkürü o kadar içten ve coşkulu ki, salonun alkışları ile devam ediyor her bir kelimesi…
Konuşan mı ?
Dönemin Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ…
Devlet’i temsilen konuşuyor… Devlet’in tüm olanaklarını kullanan Hükümet adına konuşuyor… NE İSTEDİLERSE VEREN’ler adına konuşuyor… Bizler mi ? Ayşe teyze, Mehmet efendi, Mustafa amca, çocuklar, komşular, akrabalar mı ? Dinliyoruz… Bundan sonraki yaşam haritamıza Devlet’i temsil edenlerin eklediği tavsiyeleri dinliyoruz… GÜVENİN dediklerini hayatlarımızın neresine koymamız gerektiğine dair işaret edilenleri dinliyoruz…
Peki, ne mi diyor KOCA hükümetin Başbakan Yardımcısı ?
“Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'ye Antalya'dan gönül dolusu sevgiler, saygılar gönderiyorum.”
Bitmiyor…
“Yıllar önce olimpiyatlar için, 'Gün gelecek, bu olimpiyatları o yaptığınız yerler, kapalı salonlar, stadyumlar da bu olimpiyatlar için dar gelecek' diyerek ufuk çizen, vizyon ortaya koyan, muhterem Fethullah Gülen Hoca Efendi'nindir.”
Şimdi başka bir yere gidelim… Sadece 1 sene öncesine… TBMM Genel Kurulu’na… Tartışma, iyice alevlenen Fethullah Gülen konusu… Bu ismi savunan mı ? Yine aynı isim ! Bugünün Adalet Bakanı Bekir Bozdağ…
"Fethullah Gülen, bu ülkenin yetiştirdiği değerli bir kıymettir. Seversiniz sevmezsiniz ama, değerli bir insandır, bilge bir insandır. Bu ülkenin milli ve manevi değerlerine bağlı nesillerin yetişmesi için hizmetini yapıyor. Her şey de açık. Devletin denetimi, gözetimi altında açık… Her şey göz önünde olan... Hakkında savcılık kararı olmayan birine ÇETE derseniz, ona HAKSIZLIK edersiniz…"
Şimdi ŞÖYLE düşünün…
Ben sade bir vatandaşım…
Belki memurum, işçiyim ya da emekli…
Kendi yağında kavrulan milyonlardan biriyim…
Tamam da…
Bana İNANIN dediklerine inandığım için…
Bana GÜVENİN dediklerine güvendiğim için…
SUÇLU muyum ?
Peki, KANDIRILMAMA neden olan DEVLET !
KANDIRILMAMA neden olan sözlerin sahipleri !
Bugün FETÖ dediklerine HOCA EFENDİ diyenler !
Sahte bir İmam’a her şeyi altın tepsi içinde sunanlar !
Sunarken de, ben gibi milyonlarca sade vatandaşa ‘GÜVENİN’ diye işaret edenler !
Sahi…
Onlara NE olacak ?
Onların sorumluluğu NE olacak ?
Kandırılmama neden olanların suçu NE olacak ?
Paramı, Gülen Cemaati (!) denen ve açık açık DEVLETİN GÖZETİMİNDE olduğu söylenen, hatta NE İSTEDİLERSE VERİLEN -sahte- bir imamın yönlendirdiği sermaye kuruluşlarına yatırdığım için SUÇLU BEN Mİ olacağım, çocuklarımı onların okullarına kayıt ettirdiğim için SUÇLU BEN Mİ olacağım, Ankara’nın tepesinde oturanların yaptığı gibi onlara dair yaptığım savunmalarım yüzünden SUÇLU BEN Mİ olacağım ?
Sahi, bu kadar BASİT mi ?
HERKES suçlu ama ANKARA temiz mi ?
Merak ettim, HERKES ADINA !
İnanıp güvenmemizi istediğiniz BAŞKA bir şey kaldı mı ?
Elimizde avucumuzda kalanı teslim etmemizi istediğiniz başkaları kaldı mı ?