Değişen Amerika mı Çatırdayan Washington mı
Amerika’da, özgürlükler ve insan hakları konusunda ayağa kalmış belki de en cesur isimlerden biriydi, Martin Luther King… O, Amerikan Yurttaş Hakları Hareketi önderiydi...
1963 yılında "İş ve Özgürlük İçin Washington'a Yürüyüş" sırasında Lincoln Anıtı önünde yaptığı "Bir Hayalim Var" konuşmasını hepimiz hatırlarız...
Amerika’nın yükseltilen IRKÇI beyaz politikalarına karşı yapmıştı o günkü konuşmasını… ÖFKE diline karşı yapmıştı… Ülkenin başkentinde oturan ve sadece bir kesimi mutlu edenlere karşı yapmıştı… Ülkeyi, BİZ ve ÖTEKİLER diye ayıranlara karşı yapmıştı…
“Bir gün, dört çocuğumun da derilerinin rengi ile değil de kişilikleri ile değer göreceği bir ülkede yaşayacaklarına dair bir hayalim var” demişti o gün… Rüyasını paylaşmıştı…
Bugün mü ?
Başkanlık koltuğuna oturan Donald Trump, o rüyayı yeniden BEYAZ AMERİKA yapma telaşında ilk kararnamesini imzaladı geçenlerde… Sonuç mu ? Sığınmacıların ülkeye kabul edilmesi ve göçmen vizelerine katı güvenlik önlemleri ile yeni soruşturma yöntemleri getiren başkanlık kararnamesi yüzünden, Trump’ın hedef gösterdiği 7 ülke (Irak, Suriye, İran, Sudan, Libya, Somali ve Yemen) vatandaşı Amerika’ya girmedi, bir çok havaalanında mahsur kaldı !
Çok net bir şey var…
Öfke ve nefretin dili, DEVLETİN DİLİ olmaya başladığında ÇOK ŞEY olmaya ve çok şey DEĞİŞMEYE başlar. Kadim toprakların Türkiye’sinde yaşayan Türklerin, Kürtlerin, Ermenilerin, Süryanilerin, Arapların, Rumların ve daha bir çok kimliğin korkusu da bu değil mi bugün…
Ama SEVGİNİN DİLİ daha güçlü… Bir araya gelen ve birbirine omuz veren SEVGİNİN DİLİ hepsinden daha güçlü, ki bu konudaki en iyi cevabı da Facebook'un kurucusu Mark Zuckerberg vermiş…
"Bir çoğunuzun olduğu gibi, Başkan Trump tarafından imzalanan kararnameden endişeliyim. Tamam, bu ülkeyi güvenli hale getirmeliyiz. Ancak bunu, gerçekten de tehdit olan kişiler üzerinde odaklanarak yapabiliriz. O yüzden de kapılarımızı, yardıma muhtaç olan sığınmacılara her zaman açık tutmalıyız. Bu, biziz. Biz bir göçmen ülkesiyiz ve bundan da gurur duymalıyız. ”
Kendi atalarının Almanya, Avusturya ve Polonya’dan geldiğini hatırlatan Mark Zuckerberg, eşi Priscilla Chan’ın anne ve babasının ise Çin ve Vietnam’dan Amerika’ya göç ettiğinin altını çizmiş… Aslında, Amerika’yı güçlü yapan şeyin de göçmen kültürü olduğuna işaret etmiş…
Bizi, Anadolu deneni güçlü yapan gibi…
Kadim toprakların dünü, bugünü gibi…
Ama bugünü biraz değişti gibi…
Yıllar içinde çok değişti sanki…
Dönem dönem Yahudi düşmanlığı ile…
Sık sık dile getirilen Ermeni karşıtlığı ile…
Kürt kimliğine eklenmek istenen o öfke ile…
6-7 Eylül olaylarına ekli Rum aleyhtarlığı ile…
Kanada Başbakanı Justin Trudeau, altına imza atacağım bir cümle paylaşmış, tam da buna dair, konuştuğumuz şeye dair, Amerika’nın başkentinden yükseltilen ırksal, dinsel, etniksel nefretin aksine, kalbini açmış ve demiş ki…
“Zulümden, terörden ve savaştan kaçanlar… Biz Kanadalılar, inancınız ne olursa olsun sizi ağırlamaya hazırız… Çeşitlilik, bizim gücümüzdür…”
Bugün, Federal Mahkeme kararıyla yaşananlara ‘geçici’ de olsa bir çözüm bulundu ve gelenler için sıkıntılar ertelendi belki ama… Hep dendiği gibi ve tekrar edildiği gibi !
Bugün, tüm bu yaşananlara rağmen SESSİZLİĞİ tercih ediyorsan eğer, yarın YALNIZLIĞINLA baş başa kalacaksın… Aynen hikayenin anlattığı gibi !
Naziler komünistler için geldiğinde sesimi çıkarmadım; çünkü komünist değildim. Sosyal demokratları içeri tıktıklarında sesimi çıkarmadım; çünkü sosyal demokrat değildim. Sonra sendikacılar için geldiler, bir şey söylemedim; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudiler için geldiler, sesimi çıkarmadım, çünkü Yahudi değildim. Benim için geldiklerinde mi ? Sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.