DAVUTOĞLU OYUN DIŞI YENİ OYUN KURUCU KİM
28 Ağustos 2014’te başlayan hikâye BİTTİ…
Yeni hikâyenin başlangıç tarihi, 22 Mayıs…
AKP teşkilatına ilişkin yetkilerin Davutoğlu'ndan alınarak MKYK’ya verilmesi kimine göre kırılma noktasıydı, kimine göre buz dağının görünen çok ufak bir kısmı, ki sebep ne olursa olsun yaşanan ÇATIRDAMA sonunda büyük KIRILMAYI beraberinde getirdi ve HİÇ BİR MAKUL SEBEP yokken Davutoğlu OYUN DIŞI kalmayı kabul etti, ama… “Pazarlık hesabına dayanan makam vizyonu içinde olmadım” diyerek de sanki “BIRAK AMA ŞUNU AL” diyenleri cevapladı, asıl mesajını ise “Yola çıktığım arkadaşlarımın benimle olduğu inancında olmak isterim, BENİMLE OLMADIKLARINDA da bana söylemelerini isterim” diyerek kelimeleri arasına sıkıştırıverdi…
Sahi, yola BERABER çıktığı HANGİ İSİMLER şimdi onunla değil, merak ettiniz mi ?
Kendisi de merak etmiş olmalı, ki artık onunla olmayanları işaret etmesi de bundan mı ?
Önceki gün kameralar karşısında izlediğim Davutoğlu, kelimeleri arasına sıkıştırdığı mesajları ve yüzüne yansıyan gerginliği ile aslında yaptığı açıklamasının çok ötesinde bir şeyler fısıldadı, hem Parti tabanına hem de onu izleyenlere, belki de son dönem Parti üst yönetimindeki isim tasfiyeleri ile başlayan hareketlenmenin son kurbanı o oldu…
Diğerleri ne zaman konuşmaya başlar, merak ettim şimdi !
Hani, PARALEL ilan edilenler, sessiz MUHALİFLER !
Evet…
Beştepe’deki Saray görüşmesinin sonunda Türkiye kamuoyunun karşısına çıkan şaşırmış bir yüz izledik önceki gün, yaşadıklarının gerginliğinde kelimelerini özenle seçen bir yüz, HERŞEY YOLUNDA derken bile YOLUNDA OLMAYANLARI işaret eden bir yüz, İl ve ilçe teşkilâtlarını görevden alma ve atama yapma yetkisinin tekrar MKYK'ya devredilmesi ardından BEKLENENİ (!) YAŞAYAN bir yüz, ama her vurgusunda YAŞANANLARI HAKETMEDİM diyen bir yüz…
Hele ki…
"Kararı almamda başarısızlık duygusu ya da tarafımca atılmış adımdan duyulan pişmanlık etkili değildir. HAYAT İNSANA BİRÇOK ŞEY ÖĞRETİYOR. Benim prensiplerim var. Hak ettiğim an gelmedikçe mevki peşinde koşmadım. Mevki ve makam talep etmedim. Hiçbirisi için bir an dahi lobi yapmadım. Mutabakatla genel başkan seçildim. MUTABAKATIN OLMADIĞI YERDE de genel başkan olmayı düşünmem" derken…
Ama merak ettiğim başka bir şey var…
“Cumhurbaşkanı ‘emanetçi başbakan istemiyorum’ demişti. Bunun hakkını vermek için gece gündüz çalıştım” diyen Davutoğlu o HAKKI gerçekten de verebildi mi, hele ki EMANETÇİ OLMAMAK için çalışırken EMANETİ İSTENDİĞİ ZAMAN verirken…
22 Mayıs’taki Olağanüstü Kongre’de NE olacak peki ?
KİMLER değil ama, KİM ADAY OLACAK ?
Aslında aklımdan bir isim geçmiyor değil…
Hani DAMAT BAKAN mesela…
Olmaz mı, olamaz mı ?
OLUR, olmaz mı !
Hatta PİŞTİ !
Hazır !
Sizi bilmem ama…
Yaşananları SARAY DARBESİ diye nitelemek hiç doğru değil, PARTİ İÇİ MÜDAHALE olarak görmek de, ki ikisi için de SEBEP yok, hele ki Partisinden ASLA kopmamış bir Cumhurbaşkanı’ndan söz ediyorken, seçim dönemlerinde miting meydanlarından ayrılmamış bir ismin 400 milletvekili ısrarını hatırlıyorken, hatta “Her Partiye eşit mesafedeyim ama GÖNLÜMDE BİR PARTİ var" deyişi ile kendi Partisini işaret edip OY istediğini unutmamışken…
O yüzden…
Yaşananlar, BURASI TÜRKİYE hikâyesinin bir parçası, olacaklar da, hatta Davutoğlu yerine ADAY diye ortaya konacak ismin HADİ YA denecek hali de, laiklik tartışmaları da, din içerikli Anayasa talebinde bulunanlar da, OĞLAN BİZİM KIZ BİZİM diyenlerin Ankara’sı da, Miami’de gözaltına alınan 17 Aralık da, sonuçsuz kalan TAPE’ler de, NE İSTEDİLER DE VERMEDİK Paraleli de, ha bire KANDIRILDIK diyenlerin ülkeyi yönetişleri de…