Hatay Mahalli Haber
MENÜ
Tamer Yazar
Tamer Yazar
yazar5@hotmail.com
Paylaş Paylaş Paylaş Yazı 76 defa okundu.

Çocuklar resimleri Anlattıkları travması

Bir yerde okudum geçenlerde;

“Savaş kaynaklı travmalar, çocuğun, yaşam boyunca mücadele edeceği bir sorun olmasına rağmen, çoğu kez gizli kalıyor…”

Ve bir diğeri;

İstanbul Bilgi Üniversitesi Çocuk Çalışmaları Birimi’nin (ÇOÇA) görüştüğü 12 yaşındaki sığınmacı bir kız çocuğunun, ülkesi Suriye’deki savaşın hayatında neden olduğu değişimi anlatan kelimelerden…

“Hayatım, her yönden değişti. Orada, birlikte oyun oynadığımız arkadaşlarım vardı... Kardeşimle oynamak için sokağa çıktığımızda, diğer çocuklardan dayak yiyoruz… Topumuzu alıp, uzağa atıyorlar…”

Dahil olamama, incitiyor çocuğu…
Attığı adımları, geri almasına sebep oluyor…
Fark edemediği tüm o korkuları ve öfkesiyle büyüyor…
Savaş kaynaklı travmalar, hayatlarının pusulası halini alıyor…

Bir sohbetimizde, Suriyeli bir anne şöyle anlatmıştı, yaşadıklarını;

“Eşimin gözleri, savaşta aldığı yaralar yüzünden görmüyor ! Büyük oğlumun bir bacağı, sol dizinin üzerinden yok ! Onu her gün, protezini yerleştirirken görüyorum, yüzündeki acıyı da ! Ne zaman akşam olsa, sohbetlerimiz, geride kalan hayatlarımız oluyor, kayıplarımız oluyor, hatırladığımız acılar oluyor, kaybolan akrabalarımız oluyor, haber alamadıklarımız oluyor… Buradaki hayatlarımız bir şekilde gidiyor belki ama… Acılar, savaşın onlardan aldıkları, eksilttikleri, çocuklarımın içinde biriktikçe birikiyor, biliyorum… Gözlerinde, beni bile korkutan koca bir umutsuzluk var…”

Umutsuzluk…

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), bir neslin, Suriye’de “bedensel ve ruhsal yaralara” maruz kaldığını söylerken, aslında o umutsuzluğun da fotoğrafını çekiyor…

Eski bir hikâyeden bir alıntı gelsin şimdi, Suriyeli bir çocuk, Macide anlatsın biraz;

“Diğer çocuklar uyanır uyanmaz, yataktan fırlıyor, üstünü giyiyor, çantasını alıp okula koşuyor… Benim ise sadece protezimi takmam bazen bir saat sürüyor... Hatta bazen, annem yardım etmek zorunda kalıyor…”

Bitmedi;

“Başta, bacağımda protez olduğunu bilmiyorlardı (arkadaşlarını kastediyor)... O zaman, bana karşı çok iyiydiler... Ama protezi öğrenince, benimle oynamayı bıraktılar... Sadece çocuklar değil, yetişkinler de öyle... Öğretmenim de bana aşırı dikkatli davranıyor... Ben bazen protezimi unutsam da, o bana hatırlatıyor…”

Tüm bunları niye mi konuşuyoruz ?

Geçen gün Fatih Atlaylı’yı izlerken, Teke Tek programında, Hatay’daki Suriyeli çocukları resmetmiş, bu kentin DOKTOR olan Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Lütfü Savaş… Hatay’ın, Almanya’daki iki kardeş şehri ile birlikte, Suriyeli sığınmacılar için okul yaptıklarını anlatırken, okuldaki çocukların ruh hallerinden öyle bir fotoğraf karesi çıkartmış ki…

Dediği mi ?

“Okulda Suriyeli çocuklara, resim yarışması yapacağımızı söyledik... Çocukların bir tanesi bile NORMAL resim yapmadı ! Çocuklar; top, silah, askeri helikopter ve savaş uçağı yaptı ! BU ÇOCUKLAR, hayallerindeki resimleri çiziyor ! Tüm bunları görüp de susmak, vatana ihanettir…”

Sayın Savaş;
…top, silah, askeri helikopter ve savaş uçağı değil de, “niye kuşlar, kelebekler, masmavi bir gökyüzü çizmiyorlar” diye merak ediyor anlaşılan ! …hayallerini, umutlarını, düşlerini değil de, niye korkularını resmettiklerini merak ediyor !

Çizilenleri, çocukları esir alan savaşın travmatik halleri olarak da almıyor, Sayın Savaş !

Bilinçaltında, onları kontrol eden ÖFKE olarak alıyor !
Hatta HAYAL diyor, o beyaz kağıda çizilenler için !

Hayal…

“Hayalleri böyle olan çocuklardan KORKMALIYIZ” demek mi bu, Sayın Savaş ?

Yoksa, çocuk hayalleri işgal eden savaşın korkularına pansuman olamayan bizler mi asıl korkutucu olanlarız ?

Düşünün…
Çok düşünün…
Hatta biraz da utanın…