CHP ve Kürtlerin 31 Martı ELDEKİNİ OKUMAK MI
31 Mart’a dair okumalar daha uzun süreceğe benzer, ki en çok da KÜRTLER noktasında durup da, değişen tabloya yön vermeye çalışanlar açısından…
Niye mi ?
Kimi için 31 Mart, Kürtlerin AKP’den kopuşu… Kimi için de, Kürtlerin CHP’ye iade-i ziyareti… En çok da 24 Haziran diyeti adına ! Ama asıl olana da değinmek lazım ! Onu da CHP’li eski Vekil Barış Yarkadaş desin…
“Esenyurt ve Küçükçekmece ilçeleri kilit ilçelerdi. HDP'nin orada büyük oyu var. 160 bin HDP seçmeni CHP'ye blok olarak oy verdi. CHP'nin bunu DOĞRU OKUMASI gerekiyor. AKP'nin yaratmaya çalıştığı korku duvarını aşacaksın. CHP, Kürtlere yüzünü biraz DÖNDÜ, İstanbul'u kazandı.”
Aslında bu yorum lokal bir dokunuş olsa da, genelde de benzer bir tanımlama söz konusu…
Zira İstanbul, Adana ve Mersin gibi büyük şehirlerdeki KÜRT seçmenin oy tercihini nasıl belirlediğine bakarsak ve sonuçların da ne derece değiştiğine karşı dürüst davranabilirsek, tabloyu daha net okuma şansımız olur !
Ama bu okumada asıl soru şu ki…
24 Haziran’ın diyetinde ‘alacak-verecek’ meselesi sona ermiş olabilir, ama bundan sonrası da önemli… CHP’nin, aldığı KÜRT oyları bağlamında bundan sonrasında nasıl bir yol haritası çizeceği çok önemli… Politik tercihlerinde bölgede nasıl bir hikaye yaratacağı da…
Aslında, AKP’nin kaybını sadece KÜRT oylara da bağlamamak gerek !
BEKA başlığında açılan cephelerin yarattığı gerginlik de önemli !
Asıl olarak da, TANZİM sırasına giren YOKSULLUĞUMUZ !
İşte bu, oldukça önemli…
Geçen bir yerde okudum…
-
Şeyhe sormuşlar, “İslam'da haram müzik var mıdır?” diye…
Şeyh şöyle cevap vermiş:
“Zengin komşunun evindeki pilav tenceresinin dibine sürtülen kaşıktan çıkan ve fakir komşunun aç çocuklarının kulağına giden SES, haram müziğidir...”
-
Kim NE okur, NASIL okur, NE KADARINI okur bilmiyorum ama… Okunanların yeni Türkiye’si oldukça FARKLI… 31 Mart öncesi ile 31 Mart sonrası çok FARKLI… Öfkeli sloganlarla miting meydanlarını dolduranların vatandaş nezdinde kabullenişi en çok da…
…o FARK, yaşama dair tercihlerimiz…
Son hikayemiz buna dair gelsin ve gün bitsin !
-
Seksenli yıllar, Berlin Olimpiyat Stadyumu. Alman gençler doldurmuş stadı. 20. Yüzyıl’ın en önemli filozof-sanatçılarından Frank Zappa konser verecek. Fakat bir sorun var! Konser saati gelmiş olmasına rağmen, Zappa yok ortada! Yarım saat, bir saat geçiyor, yok. Tam iki saat sonra geliyor nihayet ağır adımlarla sahneye… Çıkıyor, mikrofonun önünde durup seyirciye bakıyor. Sonra eliyle bir Nazi selamı çakıveriyor aniden: ‘Heil Hitler!’ Stadyumda ölüm sessizliği… Berlinliler şaşkın… Yavaş yavaş bir homurtu yükselmeye başlıyor. Sahnedeki adamsa hiç oralı değil. Tekrar çakıyor Nazi selamını: ‘Heil Hitler!’ Seyircilerin küçük bir kısmı, aynı şekilde bağırarak cevap veriyor ona. Ama sanatçı hâlâ memnuniyetsiz. Daha sert bir Nazi selamı veriyor ve bağırıyor avazı çıktığı kadar: ‘Heil Hitler!’ Bu sefer seyirci daha hazırlıklı… Stadyumun yarıya yakını, sahnedeki adamın söylediği şeyi bir ağızdan tekrarlıyor. Ne var ki tatmin olmuyor Frank Zappa… Karşısındaki binlerce kişiye ters ters baktıktan sonra yine veriyor o selamı, yine bağırıyor: ‘Heil Hitler!’ Kitle artık ne yapması gerektiğini anlamış durumda. Bir ağızdan; ‘Heil Hitler!’ diye cevap veriyorlar, bütün stadyumu inleterek… Bir sessizlik oluyor. Kısa ama gergin bir sessizlik. Frank Zappa’nın sözleri bozuyor sessizliği:
‘Eyyyy Almanlar, gördüğüm kadarıyla siz hâlâ akıllanmamışsınız. Yok size konser monser!’
Dönüyor arkasını ve çekip gidiyor sahneden…
-