CHP, 2024’te Yalnız ! Ankara Ve İstanbul Mu ?
HDP’nin, 2019 yerel seçimlerinde aday çıkartmayıp CHP’yi desteklemesiyle Ankara ve İstanbul’un kazanıldığını hepimiz biliyoruz bilmesine de… 14 / 28 Mayıs ittifak hikâyesinin başarısızlığında duranların yaklaşan yerel seçimler için HİÇ BİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK deyişini de unutmuyoruz !
14 / 28 Mayıs, HDP temelinde bir başarısızlıktı, ki bunun en net karşılığı da sonbaharda yapılması düşünülen kongre ! Bilmeyenler için tekrar edelim, Eş Başkanlar Pervin Buldan ve Mithat Sancar, aday olmayacak !
2019’da HDP’nin sırtladığı CHP’de ise her şey aynı !
Diyen, ne de haklı…
“Batı demokrasilerindeki yaygın geleneğin aksine, Türkiye siyaseti, yenilginin sorumluluğunu başkasına atmakta ustadır ! Yine öyle oldu ! Kimse, ‘SORUMLULUK BENİM’ demedi… Hemen herkes, ‘DEĞİŞİM ŞART’ cümlesini kurdu… Elbette bahsettikleri, KENDİLERİNİN DEĞİŞİMİ değildi…”
O yüzden, Kemal Kılıçdaroğlu bile, sonucu bir başarı olarak sunma gayretinde !
Son İl Başkanları buluşmasında, bunun aksini düşünenlerin kulağının çekildiği bile söyleniyor !
CHP Yönetimi, öne çıkan Ekrem İmamoğlu gibi potansiyel (!) başkan (!) adaylarına (!) ve DEĞİŞİM (!) isteyen sessiz kalabalığa bir şekilde mesaj vermeyi sürdürürken, en büyük sorunun, onları 2024’te yalnız bırakmayı planlayan HDP ve Kürt seçmeni olduğunun çok da farkında değil ! Zira 14 / 28 Mayıs’ın analizinde ADAY ÇIKARTMAMAMIZ BİR HATAYDI diyenlerin kalabalığı, 2024 yerel seçimlerinde bu defa gölgede kalmayı istemiyor, BURADAYIZ demenin önemli olduğunun altını çiziyor !
Bu tavrın, CHP noktasında yaratabileceği depremlerin olası siyasi sonucu mu ?
Aslında,
…Ankara’da güçlü bir Mansur Yavaş kimliğinin öyle ya da böyle kazanabileceğini söyleyenlere katılmıyor değilim, ama Mansur Yavaş’ın aksine İstanbul’da beklenen performansı gösteremeyen Ekrem İmamoğlu’nun, seçildiği günden beri sürekli siyasi polemikler ve tartışmalar arasında bir çeşit popülarite yaratma gayretinin CHP’ye önemli bir kenti kaybettirebileceğini söyleyenleri de dışlamıyorum !
Açıkçası,
…İstanbul’da hala kendini ispat edememiş bir İmamoğlu’nun CHP’de DEĞİŞİM (!) isteyen LİDERLİK (!) sevdasının ayakları da çok yere basmıyor gibi !
Haklısınız,
…yeni bir Muharrem İnce vakası olabilir !
Parti içi çatışmalar, kavgalar, ayrılışlar ve belki yeni bir parti hikayesi daha ! Bu gidişle, Türkiye’nin Ankara’sı, kendi yağında kavrulan ve seçimden seçime hatırlanan minik partilerin assolist edasıyla gezindiği bir kent halini alacak !
Bugün yaşananlar da bu değil mi zaten ?
Esamesi okunmayan onca siyasi parti, ittifakların hesap kitabı içinde aramızda dolaşmıyorlar mı ? Meclis’e giremeyecek haldekiler, bugün grup kurma tartışmaları yapıp, DENGELERİ BİZ KURAR BİZ BOZARIZ demiyorlar mı ? Ülkenin terör örgütleri listesinde yer alan bir yapıyı açık açık destekleyenler, bugün TBMM sıralarında oturmuyorlar mı ? Kadın cinayetlerinin kanlı coğrafyasında olanı biteni toparlama telaşındaki bir kanunu KALDIRALIM diyenler de onlara eklenmiyor mu ? Hatta utanmadan, “15 yaşında biri cinsel olgunluğa eriştiğine göre, rızası geçerlidir” diyenler, ÇOCUK GELİNLERE Ankara’nın kapısını aralamıyor mu ?
Ankara’nın bu yeni (!) kalabalığını oluşturan dengeleri de o dengeleri ayakta tutan dinamikleri (!) de ONAYLAMIYORUZ, ama eldeki bu ! Yok, asıl konu ONLAR da değil ! Son 30 yılda, muhalefetin; yedi genel, dört yerel, iki başkanlık seçimi, üç referandum kaybetmesi… Konu, bu ! Asıl konu bu !
CHP’nin ciddi bir strateji hatası yaptığını söylersek, hata mı etmiş oluruz ?
En çok da dozu yükseltilmiş milliyetçiliğe prim veren, ittifak yapısını ve söylemlerini buna göre şekillendiren, bu şekilde de yarışı kazanabileceğini uman halinde duranlar olarak ! Aslında onlardan beklenen, demokrasi söylemlerini, Kürt seçmeni de dışarıda bırakmadan, açık açık ifade ederek şekillendirmeleriydi ! AKP’nin gerektiğinde HDP ile yan yana gelme cesaretinin CHP tarafından da gösterilmesiydi !
AKP’nin eline koz vermemek için neredeyse HDP’nin de Kürt seçmenin de yok sayıldığı bir 14 / 28 Mayıs sürecinin bugününe ekli bir eleştiriye imzamı atarken, Yeşil Sol Parti Grup Başkanvekili Saruhan Oluç’un cümlesinin sonuna da NOKTA’yı koyuyorum…
“Millet İttifakı’nın her hangi bir boşluğu doldurduğunu biz görmedik ! Doğrusu, kendi boşluklarını bile dolduramadılar…”