Büyükşehire de soralım Valiye de Mimarlara da
Bu kent adına ne zaman düşünsem, “Acı, her zaman olgunlaştırmaz… Bazen küstürür, çocuk bırakır bir köşede… Ve kimseler anlamaz” diyen geliyor... Bir blog yazarında okumuştum bu ifadeyi, ki bu kentin dar sokaklarının yorgun yüzünde fark ediyorsunuz her bir kelimeyi… En çok da kırgınlığı… Kırılmışlığı…
Takip ediyor musunuz bilmiyorum ama…
Bugünlerde, Antakya’nın doğu yakasında taş ve ahşap evler için projeler yürütülüyor, Hatay Büyükşehir eliyle… Ama izlediğim bazı şeylere anlam yüklemeye çalışırken, eldeki anlam, kendinden çok şey yitiriyor… Bir şeyleri güzel yapma peşindeyiz ama… Omuzlamaya çalıştığımız kent kimliğinin anlamına bir şeyler eklemeye çalışırken, eksiltiyor muyuz, bunu merak ediyorum…
Bu yazı buna dair…
En çok da…
-
Cam kırıkları gibidir bazen kelimeler…
Ağzına dolar insanın…
Sussan acıtır, konuşsan kanatır…
-
Diyen Oğuz Atay’a dair…
O yüzden sorum net, sorgum da…
Antakya’nın; Ulu Cami, Güllü Bahçe, Zenginler, Yeni Cami, Şehitler ve Gazipaşa Mahallelerinde bulunan bazı eski sokakların restorasyon çalışmalarına başlandı geçenlerde… Ama gözüme çarpan bir şey var… Çok sevmediğim bir şey… Aslında NİYE diye sorduğum bir şey… Sorarken de beni RAHATSIZ eden bir şey…
Anlaşılan o ki, bu bir tercih !!!
Ama yine de soralım mı ?
Sahi, taş duvarları NİYE sıva ile kapatıyoruz ?
Sorarken de hatırlatalım ama…
KUDEB Şube Müdürü Ratibe Buğrahan’ın “Gerçekleştirilen çalışmada sokağa bakan cephelerde çatı onarımı, sıva-boya tamiratı, eski ve ÖZGÜN TAŞLARIN ortaya çıkarılması ve aydınlatma yapılıyor” deyişini…
Tam da bu noktada, ÖZGÜN TAŞLARI ortaya çıkaran bizlerin, neden o özgün taşları SIVA ile kapattığımızı, böyle bir tercihte NEDEN durduğumuzu bir BİLEN var mı ?
Yapılan YANLIŞ demiyorum !
Ama bu TERCİH niye, diye soruyorum !
Hani madem amaç özgün taşlar noktasında, buradaki amacı anlamıyorum !
*
EMEĞİN MART AYI
KALABALIK VE ÖLÜ
Ramazan Duman, Yousefi Kamal Aziz, Soner Tarhan, Ali Rıza Yumrukaya, Barış Akış, Muhammet Balande, Mustafa Korkmaz, Mesut Balande, Mehmet İşlek, İsmail Öztorun, Emin Mestan, Adnan Hamo, Hüsnü Bozkurt, Fatih Ormancı, Mehmet Özpolat, Halit Ergüven, Kadirhan Özdemir, Levent İzmir, Mustafa Kaçmaz, Ahmet Özel, Saffet Karamustafa, Ahmet Kaya, İsa Daştan, Muttalip Gür, Rıza Tekin, Ali Ekber Dinçer, Kadir Pestil, Kadir Kıyılı, Yılmaz Yaman, Ali Zeytin, Kenan Ertürk, Mehmet Keleş, Tevfik Koşar, Mustafa Kaya, Ahmet Türkmenoğlu, Mehmet Çiftçi, Mehmet Ali Yalçın, Göksal Çolak, Ahmet Akbayır, Tuncay Türken, Hüseyin Kurt, Ali Can, Turan Aka, Süleyman Gökçen, Murat Yıldır, Hüsamettin Türkmen, Erol Sukar, Tamer Yaman, Sabri Yüksel, Sedat Horoz, Özgür Özkul, Tuncay Erkul, Cevdet Yıldırım, Ömer Anılgan, Abdullah Kiriş, Ömer Kılnaz, Nevzat Çakır, Celal Çetiner, Şener Korkmaz, Senati Aydoğan, Mehmet Gönüllü, Musa Şişman, Sebahattin Yörükoğlu, Kemal Şahin, Hasan Gezer, Reyhan Budak, Tayfun Çelikkıran, Ali Ağkuş, İlhan Odabaşı, Murat Budak, Nazım Ak, Ali Demir, Mehmet Akgül, Fevzi Tunç, Adem Darı, Şervan Akpolat, İbrahim Kalay, Mustafa Dizer, Turan Güler, Sedat Zandal, Bekir Taşkın, Mehmet D., Mevlit Sezgin, Salih Göbeklioğlu, Ahmet Kaya, Enver Ünal, Ahmet Çiftçi, Ahmet Kurt, Sunnatullah Sıharifi, Mehmet Resuloğlu, Elifana Karataş, Asiye Torun, Habip Batu, Ömer Tepe, Sadık Akat, Mikail Duran, Sahyt Gurbanov, Akmoljon Yusupov, Tezcan Barış, Ömer Güngör, Ahmet D., Nergiz Kinno ve…
Onlar ve daha fazlası…
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine göre, 2019 Mart ayında iş cinayetlerinde yaşamını yitiren 108 işçi… Yaşadığınız şehirde şöyle bir etrafınıza bakın… Devam eden, özel ya da kurumsal inşaatların tepelerinde, inşaat iskeleleri arasında GÜVENLİK olmadan ilerleyenlerimizi… BARET deneni lüks gören zihniyetimizi… İş Sağlığı ve Güvenliği başlığında sayısız toplantı düzenleyen bizlerin, pratikte ne kadar başarısız olduğumuzu !
Yaşananlara KADER demeyi, FITRAT diye de eklemeyi bir kenara koysak mı artık ?