Hatay Mahalli Haber
MENÜ
Tamer Yazar
Tamer Yazar
yazar5@hotmail.com
Paylaş Paylaş Paylaş Yazı 276 defa okundu.

Burası Türkiye Konuşanlar = 0

Etrafımızda o kadar çok iş bilmeyen adam var ki, bizlerden daha çok konuşan, kelime kalabalığında kaybolan, ama debelenen cümleleri arasından tek bir anlamlı yaşam sloganı dahi çıkartamayan… Bir düşünün bakalım, siz bu kalabalığın neresindesiniz, KİMSİNİZ ? Cevabınız her şey olabilir… Çokça da, “Boşaltabilir miyim sanıyorsun şimdi içimi? Yeteri kadar anlatabilir miyim kopan fırtınaları? Hayır. Yüz bin ayrıntı aklımdayken bir cümle söyleyebilirim en fazla. Her cümlemin altında yüz bin ayrıntı gizli esasında. Kelimelere dökülemeyecek ayrıntılar…” diyenlerinki gibi kararsız ve ürkek !

 Ama bir şeysinizdir…

Birisinizdir…

Biri…

 Ama illa ki kendiniz !

Kendinize ait bir şeylersiniz !

 Öyle misiniz ?

 Sahi nesiniz ?

 Sorun, ‘NEYİM’ diye sorun !

NEYİM’den sonra da NEREDE !

Yaşam kalabalığının NERESİNDE !

 Murat Çolak’ın ‘Hep mi Suçlu Gidenler’i de buna dair…

Çolak, orada der ki ;

 *.*

 Çağının en büyük kişilik bozukluğu örneği Adolf Hitler, “en kötü karar, kararsızlıktır” der. Dindarsanız dindar, ayyaşsanız ayyaş, entelektüelseniz entelektüel, deliyseniz deli olunuz, ama yeter ki artık olunuz…

 Davranışlarınızı, birilerinin gözüne girmek için yahut farklı çıkarlar doğrultusunda değil, kişiliğinizin gerektirdiği şekilde biçimlendiriniz. Bu iş öyle oturup mühendislik hesaplar yapmayı gerektirmez, gayet basittir… Kendinizi SAHNEDE gibi hissetmekten vazgeçmek yeterlidir. Sahnede falan değilsiniz, alkışa ihtiyacınız yok… Sizi ayakta tutan şakşakçıların alkışları değil, doğal kişiliğinizdir. Yalnızca ağlamak istediğiniz için ağlayınız.

 “Beni olduğum gibi kabul et” diye dillere pelesenk olmuş bir lafımız vardır. Peki, siz ne olduğunuzu biliyor musunuz? Bir düşünün bakalım siz kimsiniz? Olmak istediğiniz kişi mi, olduğunuz kişi mi, hiçbir şey olamamış kişiliksiz kişi mi?

 *.*

 Dedim ya, bir şeysiniz, ama NE ? Ben değil, buna siz karar vereceksiniz… Mesela geçen okuduğum bir şey gibi… “Herkes dürüstlük abidesi gibi dikiliyor karşına… Ve sen nabza göre şerbet dükkânı açmışsın… Ticarete atılmanı takdir etmiyorum sanma… Fakat benim ruhum kimsenin sermayesi değil… Aklında bulunsun isterim!”

 Hayata böylesine diklenebildiniz mi hiç ?

Henüz değil, belki daha sonra mı ?

Peki, şimdiki halinizi anlatın…

 Yardımcı olayım mı biraz…

 Mesela Agnes Heller’den konuşalım, ki aslında o bizle konuşsun…

O da der ki ;

 …Bazı insanların vicdanı vardır, içleri acır; sessiz kal(a)mazlar, görmezden gel(e)mezler. Yol ayrımlarında tereddüt etmezler, bir kişilik edinme kaygısı güderler, sürüklenmezler, tavır alırlar. Hayatlarının merkezinde bir tek kendileri yoktur, ötekini içerme bilgisini edinmek için çaba gösterirler, yorulurlar… Uçurumun kenarında yaşarlar…

 Peki, şunu sorun şimdi, BEN NEREDEYİM ?

Bir de ekleyin ama, O UÇURUMUN NERESİNDEYİM ?

 Yetmez !

 Sorun…

Konuşun…

0’dan uzaklaşın…

Konuşanlara katılın…

BURADAYIM deyin…

Ama derken de gülümseyin…

 Çünkü konuş-(A)-mayan ve konuş-(A)-madığı için KENDİNİ unutmuşların coğrafyasında gülümse-(YE)-meyen insanlar halini aldık... Fark etmediniz mi ? Bakın diğerlerine ! Yanınızdan sessizce geçip gidenlerin yüzlerine…  Yaşama dair yorulmuş hallerimizin BIKMIŞ bedenlerinde bocalayan RUHLARA…

 Konuşsak mı artık ?

Eldeki 0’dan uzaklaşsak…