Hatay Mahalli Haber
MENÜ
Tamer Yazar
Tamer Yazar
yazar5@hotmail.com
Paylaş Paylaş Paylaş Yazı 257 defa okundu.

Bugün yaşam olsun Eldeki olsun kalabilen olsun

Bugün hayatı konuşalım, ki haftanın son günü, o yüzden biraz derine dalalım ve en sevdiğim yazarlardan biri olan Leo Buscaglia ile başlayalım…

 Buscaglia der ki ;

 Gülmek; "Saf" denme riskini göze almaktır.

Ağlamak ise; "Duygusal" görünme riskini.

Birine yakınlaşmak; "Kendini kaptırma" riskini,

Duygularını açmak; "Kendini ortaya koyma" riskini,

Hayalleri ve düşünceleri sergilemek ise;

“Onları başkalarına kaptırma" riskini göze almaktır.

Sevmek; "Karşılık görememe” riskini…

Yaşamak ise; "Ölme" riskini göze almaktır.

Umutlanmak; “Hayal kırıklığına uğrama" riskini

Çabalamak ise; "Başarısız olma" riskini göze almaktır…

Ama riskler yaşanmalıdır.

Çünkü hayatımızın en büyük riski, hiç risk almamaktır.

Hiç risk almayan kişi, belki acı ve üzüntülerden korunabilir;

Ama Büyüyemez, Sevemez, Değişemez, Hissedemez, Öğrenemez.

Garanti arayışlarıyla zincirlenmiş bir köle olarak yaşarken,

Bedelini; özgürlüğünü kaybederek öder.

Sadece; riski göze alabilen kişi hürdür…

 O yüzden finali Jorge Luis Borges yapsın ve her birimize hayatı biz kez daha fısıldasın ve ardından da hafta sonu girsin araya, ki biraz düşünelim… Eldekini ! Kalanı ! Kalabileni ! Ardından avuçlarımızın orta yerinde sıkıca tuttuğumuz o kalabilen için NE YAPABİLİRİZ, biraz sorgulayalım… Olmaz mı ?

 O zaman Borges başlasın ve desin ki ;

 Sil baştan yaşama şansım olsaydı eğer,

oturup saymazdım eski yanlışlarımı.

Kusursuz olmaya çalışmaz, rahat bırakırdım yüreğimi.

Ve elbette çok daha coşku dolu olurdu sevdalarım…

Bu denli titiz olmazdım hiç, öyle bir şansım olsaydı eğer.

Korkmazdım daha çok riske girmekten.

Daha çok yolculuğa çıkar, gün doğumlarını kaçırmazdım asla;

hele dağlara tırmanmanın keyfini.

Hiç bilmediğim yerlere giderdim gidebildiğimce.

Doyasıya dondurma yer, boşverirdim kuru fasülyenin nimetlerine

Öyle bir şansım olsaydı eğer,

dertlerim de yaşamın gerçeğini taşırdı, yalnızca düşlerin değil

İşte hani onlardan, her dakikasını verimli geçirenlerden biriydim.

Aynı an'lara geri dönebilseydim eğer,

yalnızca iyi ve güzel olanlarını tatmak isterdim yeniden.

 Öğrenemediyseniz hala, öğrenin artık:

Yaşam an'lardan oluşur.

Sadece an'lardan.

 Şimdi'yi yakalayın.

 Yanında termometresi, bir şişe suyu, şemsiyesi ve

paraşütü olmadan yerinden kıpırdayamayanlardan biriydim.

Ama yeni baştan yaşayabilseydim eğer,

iyice hafiflemiş olarak çıkardım yolculuklara.

İlkbahara yalınayak girer,

Sonbahara dek unuturdum pabuçlarla yürümeyi.

Hiç bilinmeyen yollara dalardım, tadını çıkarırdım gün ışığının,

Çocuklarla daha çok oynardım, sil baştan yaşayabilseydim eğer…

 Ama heyhat, seksen beşimdeyim artık

ve biliyorum ki…

ölmekteyim.

 .*.

 Ne dersiniz ?

 İçimize düşen med- cezirlerden kurtulmadan olmuyor değil mi hiçbir şey !

 O zaman yolumuz net, rotamız da !

 Sonu gelmeyen gidiş-gelişler arasındaki bocalayışlarımızın karmaşasında düşünüp karar veremeyeceğiz madem, DURUN ! Durun ve bir şeye karar verin ! Hayat adına, BEN noktasında sahip olduğunuz KENDİNİZ adına… Ya da boş verin ! ‘Böyle gelmiş böyle gider’ DEYİN !

 Hangisi ?